Hüyükteki Nar Ağacı
Köyünde zor koşullarda yaşama mücadelesi veren dört arkadaş daha fazla yoklukla sınanmaya dayanamaz ve Çukurova’ya doğru yola çıkarlar. Orada tutunacaklarına öylesine inanırlar ki, çok istekli ve hevesli bir şekilde baş koymuşlardır bu yola. Başta tanıdıkları birine giderler ama bekledikleri desteği göremezler. Kimse yüzlerine bakmaz ve onları adam yerine koymaz.
Onlar yine de inançlarını kaybetmezler günlük küçük çaplı birkaç iş yaparlar ama yeterli değildir. Onların penceresinden Çukurova büyüktür, insan mutlaka tutunacak bir dal bulur. Ama sadece tarlalar konusunda çalışmayı bilen bu gençlerin yerini de makineler almıştır. Toprağı traktörler sürer, biçerdöverler insanın yaptığı işin üç misli fazlasını yapar. İşte Çukurova teknoloji ile tanıştı tanışalı, insanın emeği görünmez, istenmez olmuştur.
En sonunda köylerine geri dönmeye karar verirler. Ama Yusuf’un hastalığı nüksetmiştir. Mehmet’te her gördüğü köyde iş var diyerek arkadaşlarını köylerde iş aramaya zorlamıştır. Bir gün iyi yürekli bir kadın onlarla sofralarını paylaşır ve bir nar ağacından bahseder. Kim o nar ağacının altında uyur, istediğini de söylerse her istediği olur der. Bu bölümden sonra gençler için ağaç arama dönemi başlamıştır. Yollarda Yusuf’u sırayla sırtlarında taşımışlar açlıkla sınanmışlardır.
Son bölümde ağacı bulur, tüm dualarını ederler, dileklerini dilerler. Uyumuşlarsır ve sabah uyandıklarında Memet çocuk yoktur ve Hösük’ün hançeri de. Kalan gençler tekrar evlerine gitmek için yola koyulurlar.