İbn Arabiye göre İbadetlerin Manevi Yorumları

M. Mustafa Çakmaklıoğlu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
giriş
Biz burada sadece ibâdetler boyutuyla ve İbnû'l-Arabî özelinde konuyu ele almaya çalışacağız. İbnû'l-Arabî özellikle Fütûhâtta zikrettiği ibâdetİerle ilgili her bir zahirî hükme bir de bu cihetten yaklaşmakta ve zengin derunî yorumlar sunmaktadır. Çünkü İbnû'l-Arabî nazarında şeriat; her konuya, ibâdetlerle ilgili sırrî mânâlara imâyla bile olsa bir şekilde işaret etmiştir. Bu işaretleri bilen bilir, bilemeyen bilmez. Ona göre bu işlerin sırlarını sadece keşf ve Vücûd (Hak) ehli bilebilir. Zaten kendisinin bir tanımına göre de tasavvuf, şeriatın âdâbına zâhiren ve bâtınen vukûfiyetten ve her şeye, kendisine lâyık olduğu şekliyle muamele etme anlamına güzel ahlâktan ibarettir,
Sayfa 20 - İnsan Yayınları, 1. Baskı, 2011- İbn Arabi Kitaplığı:11Kitabı okudu
Reklam
İnsan aceleci (pek hırsli ve sabırsız) yaratılmıştır.Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır,feryat eder.Ona imkân (hayr/mal) verildiğinde ise pinti kesilir.” (Me'âric 70/19-21). Dolayısıyla insan yaratılışı itibarıyla hırslı ve cimridir. Bir diğer ayette de “nefsinin cimriliğinden korunmuş kimse...” (Haşr 59/9) denilmek süretiyle cimrilik doğrudan insanın nefsine nisbet edilmiştir. Öyleyse cimrilik insanın yaratılışında ve tabiatında vardır. İbnü”l-Arabi insanın bu özelliğini de varlık ve varoluş anlayışıyla ilişkilendirerek açıklar. Şöyle ki insan, vücüdunu Allah'ın mutlak vücüdundan istifadeyle kazanmıştır. Hal böyle olunca insan henüz varoluş düzeyinde bile verme değil alma, kendisinden faydalanılan değil kendisi istifade eden bir özellikte yaratılmıştır. Dolayısıyla Şeyhü”l-Ekber'e göre kulun hakikati, yaratılışı tasaddukta bulunmayı gerektirmez. İşte sadakanın, zekât vermenin burhân oluşu bu noktada ortaya çıkar. Kul zekâtını verdiğinde, onun bu zekâtı Allah'ın kendisinde yaratmış olduŞu nefsinin cimriliğinden korunmuş olduğuna bir burhândır, açık bir delildir. İşte bu sebeple zekât ya da en genel anlamıyla sadaka bir burhândır.*26
Açıktır ki İbnü”l-Arabi, temizlik bahsinde insanın bedeniyle alâkalı olarak zâhirde gerçekleşen temizliğin yanı sıra her bir vesileyle insanın iç dünyasında, kalbinde, nefsinde ya da ruhunda, en genel ifadeyle insanın hakikatini ve Hakk'a bakan yönünü ifade eden “latife”sinde gerçekleşen manevi temizlikten bahseder. Söz gelimi Şeyhü'l-Ekber'in,
İlimle gerçekleşen kalbi temizlik
“Bir hareketliden (müteharrik) hareketin çıkması câiz olduğu gibi çıkmaması da câizdir. Böylece hareket, varlığında bir tercih ediciye muhtaç kalır.” İşte İbnü'l-Arabiye göre Allah'ı bilen bir kul, O'nu câiziyyet/olabilirlik hükmünün altına sokmadığı, bir diğer ifadeyle O'nu imkân dairesine sokmadığı bu ikinci bilgisiyle, tam aksine bir hüküm içeren ilk bilgisinden temizlenmesi/gusletmesi gerekir,7!
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.