Uyumadan yeni bir kitaba başlayayım derken elim kendiliğinden okunma sırasını bekleyen “İdealist Öğretmen”e gitti. İyi ki de gitmiş. Kitapyurdunda topladığım puanlarla aldığım, hacmi küçük ama anlattıklarıyla,öğütleriyle ve anlatımıyla gözümde devleşen kitap...
Zamanın Rusya’sında Moskova Üniversitesinde matematik profesörü olan Raçinski’nin tüm kariyerini bir kenara bırakıp, ülkesini eğitim adına bir adım da olsa ileri taşıyabilme umuduyla köyüne dönüp kendisini oradaki öğrencilerin eğitimine adamasının hikayesi.
Bu hikayeyi güçlü kılan en önemli husus kuşkusuz hikayenin gerçek olmasıdır.
Eğitim sürekli tartışılan ama yapılan bu tartışmalardan hakkında pek de faydalı bir payda çıkarılamayan kanayan bir yara. Zamanın Rusyasında o kadar sefalet, başıboşluk, umutsuzluk ve sarhoşluk içinde bir öğretmen onca öğrencinin hayatını değiştirebiliyorsa -ki bu değişiklikler hiç de sıradan değişiklikler değil- bizim içinde hala umut var demektir. Yeter ki azim ve inanç olsun. Eğitimin en önemli basamağının önce aile sonra okul olduğuna inanan ben bu kitapla aslında kendimizdeki kudreti ne kadar da küçümsediğimizi fark ettim. Öğretmenleri kısıtlayan müfredatlar, yaklaşımlar, baskılar bir yana... Zamanın Rusyasında o şartlar altında bir öğretmen tek başına bu mucizeleri yapabiliyorsa bizim içinde umut var demektir.
Raçinski’nin de dediği gibi : “Herkes elini vicdanına koysun, hayatına ve yaptıklarına bir baksın. Hayatta neyi iyileştirdiniz ya da iyileştiriyorsunuz?”
Sanırım bütün sır burada...