Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt

İmam Gazali

İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt Sözleri ve Alıntıları

İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt sözleri ve alıntılarını, İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt kitap alıntılarını, İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir zaman gelecek ki, ümmetim sizin yaptığınızın onda birini yapsalar da kurtulacaklardır
Bilginin yeri kalptir. Kalp kelimesiyle bütün organları yöneten manevi özü kastediyorum. Bu öz, bütün organların kendisine itaat ve hizmet ettiği yönetici konumundadır. Kalbin bilgiye konu olan gerçekliklerle ilişkisi, ayna ile maddi nesneler arasındaki ilişkiye benzer. Nasıl ki maddi varlıkların bir formu bulunmakta olup, bu formun örneği aynaya yansıyor ve orada görünür oluyorsa bunun gibi bilgi konusu her nesnenin de bir gerçek varlığı olup, o varlığın formu kalp aynasına yansımakta, orada netleşmektedir. Ayna başka, nesnelerin formları başka, bunların aynadaki yansımaları yine başkadır; bu üçü, üç farklı şeylerdir. Bunun gibi kalbin bilgilerle ilişkisinde de bir kalp var, bir nesnelerin gerçek varlığı var, bir de aynı gerçek varlıkların kalpte doğması, yani kavranması vardır. Buna göre bilen özne eşyanın hakikatlerinin kendisine yansıdığı kalp, bilinen nesne eşyanın hakikatleri, bilgi de bu hakikatlerin örneğinin aynadaki (kalpteki / zihindeki) yansımasıdır.
Reklam
Unutulur.Oyle unutulur ki ,hiç yokmuş gibi olur.Fakat böyle kalmaz.Muayyen zaman geldiği vakit, daha büyük belalarla karşilaşmak icinyeniden diriltilir.Dağılmış parçaları toplanarak diriltilir.Kıyametin şiddetine hazırlanir.Kıyametin şiddetine hazırlanir.Kıyametin koptuğunu,göklerin yarıldığını, yeryüzünün değiştiğini,hallaç pamuğu gibi atıldığını, yıldızların döküldüğünü, güneşin karardığını,cehennem in solumasını,mücrimlerin hasretle cennete baktıklarını görür de ,hasret ve nedametler içinde kalır.Amel sahifelerinin dağıldığını görür ve kendisine,İşte yaptıkların bu defterde, kitabını oku,denir.O,Bu kitab nedir ?diye sorunca,kendisine,Senin sevinip nimetleri ile övünerek böbürlendiğin dünya yaşayışında sana tayin edilen iki meleğin az ve çok iğneden ipliğe konuştuklarını, yaptıklarını,yetip içtiğini, kalkıp oturduğunu ve senin unuttuklarının hepsini yazdılar.Allah Teâlâ bunların hepsini senin için zabtettirdiği kitabdır.Şimdi hesap ve cavaba hazır ol.Cevanb veremediğin takdirde azab olunacaksın!derler.Adam bu hitabin şiddetinden kendisinin rezil ü rüsvay olacağını düşünerek amel defterini açıp bakmadan önce şaşırıp kalır.Hele bir de kitabını açıp baktığı ve içindeki kepazelikleri okuduğu zaman,Vay bana,bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük her yaptığım burada yazılıdır,der.İste sonu bu. Allah Teâlâ; Sonra dilediği zaman onu tekrar diriltir. Abese 80/22 ayetiyle buna işaret etmiştir.
Bundan sonra bilmiş ol ki; saadetin anahtarı zeká ve uyanıklık, sekaavetin kaynağı ise, gaflet ve aldanmaktır. Allahü Teälä'nın kullarına verdigi nimetler arasında iman ve marifetten daha büyüğü yoktur. Buna da ancak basiret nüru ile genişleyen kalb sayesinde erisilir. Küfür ve masiyetten de büyük felaket olamaz. Buna da cehalet zulmetiyle körleşen kalblerden başkası davet etmez. Basiret sahibi kimselerin kalbleri : "İçinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam İçindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacımdan yakılır. Ateş değmese bile, nerde ise yağın kendisi aydınlatacak" (34-Nür: 35), kaibleri aldanmis olanlar ise ; "Veya engin denizin karanlıklarına benzer. Onu, üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter; karanlıklar üstünde karan liklar, insan elini uzattığı zaman, nerde ise onu bile göremez. Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olmaz, (24 - Nûr: 40). İmân núru ile aydınlanmayıp bu dünyada basiretleri kör olanlar âhirette daha kör ve daha sapık yoldadırlar, (17 - İsrȧ: 72).
Yaradana sığınarak kimseye yüz kızartmadan akşama girenden daha huzûr içinde kimse olamaz», Böyle yapmakla hem şerefini korumuş ve hem de alnı açık olur, <Kanâat, såhayı temizlemek ve helâl ile iktifâdır. Böyle davrananlar, hiç bir zaman sıkıntıya girmezler Diğer bir şair de: Ben geçim için sağa sola koştuğum ve evimden ayrı bulunduğum sıralarda, uzakta kaldığım için dost ve ahbabımın benden haberi olmadığı gibi, geçim telâşesiyle ölüm bile aklıma gelmez. Halbuki ben kanâat sahibi olsam, rahatlıkla rızkım ayağıma gelirdi. Kanaat, mal çokluğunda değil, gönül tokluğundadır
Şeytan insanı, görünüşü güzel,fakat içi bozuk olan sözlerle aldatır.Zaten görünüşde güzel olmasa,insan ona aldanmazdı.
Reklam
Resul-i Ekrem (S.A.V.) şöyle buyurmuştur; Nice saçı darmadağınık, toz toprak içinde eski elbiselere bürün- müş, kimsenin kıymet vermediği insanlar var ki, bunlar sözlerinde du- man ciddi kimselerdir. Bera b. Malik de bunlardan biridir», 836) Müslim. Ebü Hüreyre'den rivayet etmiştir
Yazıklar olsun sana, adamın belini kırdın. Eğer seni duysaydı kıyamete kadar iflah olmazdı», buyurdu. Başka bir hadisde de şöyle buyurulmuştur: Dikkat edin, birbirinizi medhedip durmayın. Böyle meddahları gördüğünüz zaman, onların yüzüne toprak serpin», . Bu sebebden sahabe-i kiråm medhetmekten ve bundan doğacak fitneden son derece sakınırlardı.
Doğrusu Ben, tevbe edeni, İnanıp yararlı iş işleyerek doğru yola gideni bağışlarım (20 - Ta-Ha: 82), Şüphe yok ki iyi hareket edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır (7-A'ra f 56) İhsân, Alahi görür gibi O na ibadet etmendir, Buhari ve Müslim rivayet etmiştir. Asra kasem olsun ki, insan hiç şüphesiz hüsran içindedir. Ancak inanıp hayırlı iş işleyenler, birbirlerine gerçeği tavsiye edenler ve sabırlı olmayı tavsiye edenler bunun dışındadır (103-Asr:1-3),
Akıllı,nefsini deneyip ölümden sonrası için çalışan, ahmak da nefsinin arzularına uyup Allah tan uman kimsedir Tirmizi İbn-i Mace,Şeddad b Evs den rivayet etmişlerdir.
Reklam
Kibir bölümünden alıntılar
Neticeler insanlar için kapalıdır.Aklı başında olan neticeye bakar.Dunyadaki bütün faziletler, akıbet için istenir. Bilmiyorum,belki Allah buna hidayet nasib eder de,benim şimdiki mertebemde olur. Fakat herkese düşen vazife âkıbeti için kendi nefsini ıslah ve kalbini düzeltmekle meşgul olmaktır.Kendisi tehlikede olduğu halde başkasına acımak,
Kâr,zarar ,hayır ve şerden kendisine bir fayda sağlayamaz.Her istediği şey i bilemez.Hatirlamak istediğini unutur.Unutmak istediği şey daima gözunde canlanır.Kendisi gaflet ettiği halde gaflet olunmaz.Kalbini her şeye bağlamak ister,fakat zaruri olarak vesvese ve düşünceler sahasında dolaşır durur.Kalbi kalbine,nefsi nefsine mâlik olamaz.Bazen kendini helaka sürükleyecek olan şeyi arzular.Bazan da hayatı, canı arzû etmediği şeylerde olur.Helaki arzu ettiği yemeklerde, hayatı ise sevmediği ilaçlarda olur.Hiç bir ân başina gelecek her hangi bir felaketten ve hattâ ölümden emin değildir.Satılmış bir köledir.Hicbir şeye mâlik değildir.Daha bundan adı ne olabilir? Şayet kendisini bilse kibredecek ne hâli olurdu ?İşte bu, doğumundan sonra ölümüne kadar olan hayatıdır,sonu ise ölümdür. Nitekim Allah Teâlâ; Abese 80/21-22 Sonra onu öldürür ve kabre koyar.Sonra dilediği zaman onu tekrar diriltir.buyurmustur
Núh aleyhisselâm ölüm döşeğine yattığı vakit iki oğlunu yamına çağırarak Oğullarım, size iki şey'i emreder ve iki şeyden nehyederim. Sizi men'ettiklerim Şirk ile kibirdir. Emrettiklerimin biri La ilahe illallah demektir. Zira yer ve gökler bütün varlıkları ile terăzinin bir gözüne, kelime-i tevhid de diğer gözüne konsa kelime-i tevhid ağır gelir. Yer, gökler ve bunlardaki varlıklar bir araya gelip kelime-i tevhid bunların üzerine konsa, bunları kırar ve çökertirdi. Sübhanellah ve bihamdihi demekle de size emrederim. Zira o, her şey'in duasıdır. Her şey o sayede merzük olur (702), buyurmuştur. Iså aleyhisselâm, Müjde o adama ki, Allahü Teâlâ ona kitabını öğretti de sonra bu adam mütekebbir cebbârlardan olmadı, demiştir.
İnsanın haz (şehvet) eğilimine boyun eğmesinden hayasızlık, arsızlık, israf veya cimrilik, riyakârlık, yüzsüzlük, ciddiyetsizlik, açgözlülük, kıskançlık, kindarlık gibi kötü huylar doğar. Öfke duygusuna yenilmesi hâlinde kalbinde taşkınlık, saldırganlık, kendini beğenmişlik, övünme, kibir, böbürlenme, alaycılık, insanları küçümseyip aşağılama, kötülük ve zulüm eğilimi gibi kötü huylar yayılır. Şehvet ve öfkesine boyun eğmek suretiyle şeytanın kontrolüne girmesinden de düzenbazlık, aldatma, hilebazlık, kurnazlık, yanıltma, sahtekarlık, edepsizlik gibi kötü huylar ortaya çıkar. Bunun tersine olarak bir kimse bahsedilen kötü eğilimlerin hepsini rabbani yeteneğinin (aklının) yönetimine verirse kalpte rabbani sifatlar gelişip yerleşir. Yani o insan artık ilim, hikmet ve kesin gerçeğe ulaşır; eşyayı gerçek yönleriyle kavrar, olguları nasıl iseler o şekilde bilir; ilim ve basiret gücüyle her şeye hâkim ve vakıf olur. Bilginin kazandırdığı yetkinlik ve güç ile herkesten ileride olmayı hak eder ve sonuçta haz eğilimine ve öfke duygusuna kul olmaktan kurtulur. İnsan haz eğilimini itidal noktasında tutmasıyla kendisinde iffet, kanaatkârlık, dinginlik, sade yaşama (zühd), helal-haram duyarlılığı (vera'), takva, gönül rahatlığı ve huzuru (inbisat), davranış güzelliği, hayâ, yardımseverlik gibi erdemler gelişir. Öfke duygusunu kontrol eder, itidal noktasında tutar, olması gereken sınıra çekerse bundan da cesaret, onur, yiğitlik, nefsini dizginleme, sabır, ağırbaşlılık, hoşgörü, bağışlama, sebatkârlık, asalet, dayanıklılık, vakar gibi erdemler doğar.
İlmin ile ne amel ettin, Allah'a karşı şükür vazifeni nasıl yerine getirdin? denir. Yine Resül-i Ekrem (SAV) şöyle buyurmuştur: Kıyamet günü insanların en şiddetli azab olunanı, ilmi kendisine fayda vermeyen alimdir»,
136 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.