Bu konu Charles Dickens gözünden kaleme alınmış. Bence başarılı da bir kitap ortaya çıkmış. Olay kurgusu merak uyandırmak açısından gayet başarılıydı bence. Araya bir çok kitap sığdırmama rağmen hikayeden hiç kopmadım.. Yaşananları tarafsız bir gözle eleştiriliyordu sanki yazar.. Özgürlük, eşitlik getirdiklerini söyleyenlerin yaptıkları yanlışları yüzlerine vuruyordu.. Sana çektirilenlerin daha fazlasını karşındakine çektirmek ne kadar doğruydu? Adalet diye bağıranlar şahsi hırsları yüzünden masumlara zulmetmekten hiç çekinmediler kitap boyunca. İçim acıdı gerçekten. Bir de giyotin adlı canavarla ne zaman tanıştık bize bunu da göstermişti yazar.. Bir zamanın masumu nasıl cellat olur okurken şahit oluyoruz... Malesef hırslarına yenik düşenler hiç bir zaman masum kalamıyorlar. Bir de adalet eşitlik gibi kavramları savunsa bile her ihtilal çok kanlı oluyor...
Kitabımızın etkileyici girişini de -özet niteliğinde- buraya bırakıyorum:
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece `daha`sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.”
İhtilalin ayak seslerini bir de Dickens gözünden okuyun derim ben ;)
İyi okumalar dilerim...