İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz

Niyazi Berkes

En Beğenilen İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Okumuşların Avrupa'ya gitmesinden hükümet son derecede kuşkulanır, onlara pasaport vermezdi. Buna rağmen şu veya bu yollardan birçok aydın memleket dışına çıkabilmişti.Çeşitli yayın organlarında ve toplantılarda yavaş yavaş üç grup belirmeye başladı. Bunların birinin başında bulunan Ahmet Rıza, Fransa'da ziraat tahsil etmiş, dönüşünde Tarım Bakanlığı'nda görev alarak bu bakanlığın hiçbir iş yapmadığını görmüş köylünün bilgisizlik yüzünden verimsiz olduğuna hükmederek ve köylünün ancak okulla kalkınacağına inandığından Eğitim Bakanlığı'na geçmiş, orada da bir iş olmadığı­nı görünce, Avrupa'ya gitmişti. Önce Abdülhamid'i devirmek, anayasayı yürürlüğe koymak, sonra da köylüyü okutmak lazımdı.
Abdülhamit zamanında sıradan bir cami ders-i amı iken Meşrutiyette parlayan ve kuvvetli bir dergi yayınlayacak kadar para bulan, Mütareke'de daha da yükselip şeyhul islam olan Mustafa Sabri(ki gericilikte kimse onun kabına erişememiştir.), <<Avrupadan bir iki faydalı şey almak pahasına<< ortalığı sayısız bid'at kapladığını seri halinde makalelerle anlatıyordu. Bunların birinde insan sureti(yani fotoğrafı) çekmenin haram olduğunu yazdığı sırada, Güzel Sanatlar Akademisinde öğrencilerin canlı çıplak kadın modele bakarak resim ve heykel yapmalarına ilk defa olarak müsaade edildiğini öğrendiği zaman hocanın dergisinde feryadı uluma haline gelmişti:))))))
Reklam
Cevdet Paşanın kızı Fatma Aliye Hanımın, babası ve zamanına ait kitabında yazdığına göre hükümetçe Fransızca erise kelimesinin karşılığını bulmak icabetmiş; Cevdet Paşa "buhran" kelimesini bularak bu <<dil buhranı>>nı halletmiş.
Anayasa yapmak fikri iyi; ancak ortaya beklenmedik bir alay mesele çıktı: Devlet İslam devleti mi, de­ğil midir? Hükümdar kanun dışında mı, değil mi? Halk iradesini temsil edeceği farzedilen Meclis'in hükümdarların kabinesini denetleme, düşürme hakkı var mı, yok mu? Hatta Meclis'in teşriî selahiyeti olacak mı, yoksa Meclis'in sadece bir istişare ve bütçeyi denetleme veya onaylama rolü mü olacak? Müslüman olmayanlar, Meclis'e girecek mi, girmeyecek mi? Girecekse bunlar şeriata aykırı kanunlar yaparlarsa ne olacak?
Türkiye'de bulunmayan, yeni bir aydın tipi yetişmişti. Bunlardan biri olan Namık Kemal, Tanzimat'ın Batılılık namı altında içine düştüğü tuzağı apaçık görüyordu. Beş altı yıldan beri durmadan bunu anlatmaya çalışıyor, bu hale bir son vermek için gereken reformların nelerden ibaret olduğunu savunuyordu. Onun, köylünün durumu, devletin idaresi, mali şartlar, dış siyaset hakkındaki gözlemleri bu￾gün için bile değeri olan fikirlerle doludur. Onun bu çok önemli fikirlerini ciddiyetle ele almak, hatta yapılması gereken reformlar üzerinde daha temelli araş­tırmalara onu sevketmek yerine devlet adamlarının yaptığı şey, yurdunu sevdiği ve doğruyu söylediği için onu hapse atmak oldu. Onlar yabancı diplomatlara kulaklarını çevirmeyi tercih ediyorlardı
Lale Devri'nden itibaren hemen her safhada bu hep böyledir. Dış baskı veya dış tehlike dedikleri şey geçince, zaten büsbütün amacını kaybetmiş bir hale gelen bu insanlar gevşerler, keyiflerine dalarlar; reformu filan bir kenara iterler, bu yüzden çok geçmeden her şey eski tas eski hamam olur.
Reklam
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.