Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İman-İslam İlmihali

Ahmet Mahmut Ünlü

İman-İslam İlmihali Gönderileri

İman-İslam İlmihali kitaplarını, İman-İslam İlmihali sözleri ve alıntılarını, İman-İslam İlmihali yazarlarını, İman-İslam İlmihali yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Îsâ (Aleyhisselam)ın hâlen ikinci kat semâda yaşadığı ve âhir zamanda Hazreti Mehdî'ye yardım etmek üzere gökten ineceği hususu mütevâtir hadîs-i şerîflerle sabit olduğundan inanılması gereken konulardandır. Şu bilinmelidir ki; Îsâ (Aleyhisselam) âhir zamanda peygamberlik vasfıyla değil de Rasûlüllâh ﷺ e ümmet olarak ineceğinden bu durum Rasûlüllâh ﷺin hâtemü'n-nebiyyîn olma vasfıyla çelişmez.
Allâhu Teâlâ insan tahayyülünün ötesindedir. Yani insanın düşünebileceği, aklına getirdiği ve getirebileceği, gördüğü ve görebileceği, hayal ettiği ve edebileceği her şeyden başkadır. Nitekim Rabbimiz: "(Ne Zât'ı, ne sıfatları, ne de fiilleri ve sanatları husûsunda) hiçbir şey O(Allâhu Sübhânehû)nun benzeri olamaz" (Şûrâ Sûresi)
Sayfa 24
Reklam
"İlim tahsîli her Müslüman erkek (ve kadın) üzerine farzdır."
İman-İslam İlmihali
İman-İslam İlmihali
Ahmet Mahmut Ünlü
Ahmet Mahmut Ünlü
Hak dîne ait muhtelif zamanlarda gönderilmiş olan farklı şerî'atların hepsi temelde tevhîd esasına dayanır. Tevhîd; Allâh-u Te'âlâ'nın var olduğuna îman etmekle beraber Zât'ında ve sıfatlarında tek olup ortağı bulunmadığını kabullenmektir.
Allah-u Teâlâ insan tahayyülünün ötesindedir. Yani insanın düşünebileceği, aklına getirdiği ve getirebileceği, gördüğü ve görebileceği, hayal ettiği ve edebileceği her şeyden başkadır. Nitekim Rabbimiz: لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ ) "(Ne Zât'ı, ne sıfatları, ne de fiilleri ve sanatları hususunda) hiçbir şey O (Allah-u Sübhânehû)nun benzeri olamaz" (Şûrá Süresi: 11) kavl-i şerîfinde bu hakîkati açıklamıştır.
Sayfa 24 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
"... bu denli seçkin yaratılmış olan akıl sahibi bir insan, varlığının fark edilmesinde en ufak bir zorluk bulunmayan Yüce Zât'ı kabulle- nip O'na inanmakta zorlanmamalıdır. Yok, eğer zorlanıyorsa kendisi- ni inanmamak için zorluyor demektir."
Sayfa 22 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
Reklam
Yaratılma bakımından her şeyin Zât'ına rucû ettiği (Kendisine döndüğü) böyle yüce bir kudret sahibini kabullenmeyenlerin (ateist- ler/tanrı tanımaz felsefi akımların) durumuna gelince; onların bu tutumu inattan başka bir şeyden kaynaklanmasa gerektir.
Sayfa 22 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
ALLAH-U TE ÂLÂ'YA VE SIFATLARINA ÎMAN
İslâm dîni ve sonradan tahrif edilmiş olmasına rağmen diğer semâvî şerî atların tamamı Allâh-u Te'âlâ'nın varlığı konusunda aykırı bir görüş içerisinde olmamışlardır. Hepsi de Allâh-u Teâlâ'nın varlığını kabul etmişlerdir. Şüphesiz ki bu ittifakın sebebi; insanın ilk yaratıldığı zamandan beri, mantıklı düşünce ve yorumdan yoksun vahşî (yabani) bir yaratık olmayıp, sorumluluğunun bilincinde olan en güzel biçimde yaratılmış akıl sahibi seçkin bir varlık olması hasebiyle, âlemdeki hiçbir şeyin kendi kendine var olamadığını, dolayısıyla her şeyin bir yaratıcının eseri olduğunu kabullenmesi zarûretinden kaynaklanmaktadır. Asıl ihtilaf edilen nokta ise varlığında şüphe duyulmayan yaratıcının sıfatları konusunda olmuştur. Hatta "İslâm içi mezheplerin görüş ayrılıklarının temelini dahi Allâh-u Teâlâ'nın sıfatlarını anlamaya çalışırken geliştirdikleri farklı yorumlar teşkil etmiştir" desek yerinde olacaktır.
Sayfa 21 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
İslâm âlimleri, inanılması zorunlu inanç esaslarına ve zorunlu olmasa da kendilerine inanmayanların bidat sahibi (Ehl-i Sünnet'ten çıkmış biri) sayılacağı esaslara ilişkin meseleleri dikkate alarak îtikāt kitaplarının içeriğini temel üç bölümde ele almışlardır. Bunları kısaca şöyle açıklayabiliriz: a) İlâhiyyât: Allâh-u Teâlâ'nın Zât'ından ve sıfatlarından bahseden bölümdür. İçerisinde geçen konuların ispatında aklî deliller birinci derecede yer almakla beraber birçoğu naslarla da (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle de) teyit edilmiştir. b) Sem'iyyât: Bu bölümdeki konuların çoğu akıl ile ispat edilemediğinden dolayı tamamen Kur'ân-ı Kerîm ile ve mütevâtir, meşhûr- sahîh hadislerle sabit olan haşr-neşr, mîzan, kabir halleri, sirat, cennet ve cehennemin varlığı gibi meselelerdir. c) Nübüvvât: Peygamberliğin mâhiyetinden ve peygamberlerde aranan sıfatlardan bahseden konulardır.
Sayfa 21 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
KIYAMETE KADAR GEÇERLİ OLACAK İSLAM DİNİNİN TEMEL İNANÇ ESASLARI
İslam inancının temelini Âmentü'nün altı maddesi teşkil eder. Bu yüzden bunların inanç esaslarından olduklarına dair Müslümanlar arasında ihtilaf olmamıştır. Zîrâ bu esaslar, Müslümanlar arasında doğruluğunda şüphe olma- yan ve anlaşılması tevile muhtaç olmayan muhkem Kur'ân âyetleri ve meşhur-sahîh hadislerle sabit olmuşlardır ki bunlardan birinin inanç esası olduğunu kabul etmeyen kişi İslâm dâiresinin dışına çıkmış olur. Bu altı esas dışında inanılması zorunlu olan başka hususlar da bulunmaktadır.
Sayfa 20 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
Reklam
إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ "Şüphesiz ki Allâh nezdinde o (gerçek ve makbûl) dîn ancak İslam'dır" (Ali Imran Sûresi: 19) buyurmaktadır.
Sayfa 19 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
"... her dönemde gönderilen şerî'ata teslim olmanın adı İslâm olduğundan Adem (Aleyhisselam)dan bugüne kadar gönderilen şerî'atların tümünün adı da İslâm'dır. Yine bu itibarladır ki Allâh katında müteber tek din İslâm'dır ve bütün peygamberler Müslümandır. Nitekim: مَا كَانَ ابْراهِيمُ يَهُودِيًّا وَلا نَصْرَانِيًّا وَلَكِنْ كَانَ حَنِيفًا مُسْلِمًا "İbrâhîm ne (Yahudilerin dediği gibi) bir Yahudi, ne de (Hristi- yanların iddiası gibi) bir Hristiyan değildi. Velâkin o, (yanlış inançlardan uzak) bir hanîf ve bir Müslümandı" (Al-i Imran Süresi:67) âyet-i kerîmesi bu hakîkati nâtıktır."
Sayfa 19 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
"İslâm'ın kelime anlamı teslimiyettir."
Sayfa 19 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
"Îtikād" ve "Din" kelimeleri aynı anlama geldikleri için müterâdif (eş anlamlı) kelimelerdir. Kadîm (klasik) akäid ve kelam kitaplarında "Dîn"; Allâh-u Teâlâ tarafından vazedilmiş olması itibarıyla inanılması gereken şeylerin bütününe verilen bir isim olarak tarif edilmiştir. "Akîde" ve cemîsi (çoğulu) olan "Akäid" kelimeleri de din kelimesi ile aynı mânâda kullanılmaktadır. İnsanların inançları gereği fikir birliği içinde olmalarını sağladığı için dine, "Millet" de denilmiştir. Buna göre "Din" ve "Millet" kelimeleri; inanılması gerekli olan şeylere farklı açıdan bakılarak verilmiş aynı şeye ait iki ayrı isimdir.
Sayfa 19 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
"Rûhu'l-beyân Tefsîri"nde zikredildiğine göre; bir tâlib (öğrenci) ilmiyle amel eden bir üstad bulduğu zaman artık her ilmin en güzel ve âhirette en faydalı olanını seçmeli ve böylece evvelâ farz-ı ayn olandan başlamalıdır ki o da zâhiren ve bâtinen inanılması, yapılması ve bırakılması gereken şeyleri bilmektir.
Sayfa 5 - Tuana Basın Yayın - 1.Baskı - 2015
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.