Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eski Taş Çağından Eksen Çağına

İnsan Evriminde Din

Robert N. Bellah

Sayfa Sayısına Göre İnsan Evriminde Din Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre İnsan Evriminde Din sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre İnsan Evriminde Din kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İsrail'in özgün tanrısı, ataerkil anlatılarında görüldüğü gibi Yahve değil El'di: İsra-el adı "El hükmediyor" demektir; "Yahve hükmediyor" değil, o Isra-yahu olurdu.53 Yahut belki eski şehirli Kenanî yüksek tanrısının kişisel adı olan El değil de, tanrı, ruh ya da ata anlamındaki genel Batı Sâmi terimi El'dir [Arapça El-ilâh]. Belki Tekvin 32'de anlatıldığı gibi, Jabbok kalesinde Yakub'un güreştiği, aşkın Tanrı ya da sorunun uygun bir çözüme kavuşturulduğu gibi bir melek değil de, kabilelere ilişkin bir "güçlü varlık"tı.
Sayfa 337Kitabı okudu
Arkeolojik kanıtlar, İsrail'de ve Yahudiye'de 8. yüzyıla kadar yaygın okuryazarlığın olmadığını göstermektedir; dolaysıyla daha önceki bildirimler sözlü olarak aktarılmıştır ki, bu her zaman sorunlu bir süreçtir. Ne var ki, 8., hatta 7. yüzyıldan kalma yazılı belgeler öyle uzun bir gözden geçirme ve yeniden yazma süresinden geçirilmiştir ki, sözel geleneklerden pek daha fazla güvenilirlikleri kalmamıştır.
Sayfa 340Kitabı okudu
Reklam
Biliyorum uzun ama kritik
Birleşmenin önde gelen örneği, El ile Yahve'nin aynı Tanrının iki adı olduğu yolundaki büyüyen fikirdi; fakat bunun içinde Yahve figürüne eskiden (fırtına tanrısı, savaş tanrısı) Baal'e ait niteliklerin katılması da vardı. Ayrışma ise, iki tanrının, örneğin Yahve ile Baal'in bağdaşmaz olduklarını, yadsınan tanrının varlığı inkâr edilmemekle birlikte, ikisine birden tapmanın yanlışlığını içeriyordu. Krallık teolojisine hâkim olan ayrışma değil, birleşmeydi. Bu bakımdan, bir tanrının diğerlerinin üstüne yükseltilmesinin ya da ötekilerin niteliklerinin birinde birleştirilmesinin âdet olduğu eski Mezopotamya ve Mısır'a benziyordu. Karel van der Toorn, Yahve'yi ulusal Tanrı olma statüsüne ilk yükseltenin Şaul olduğunu önermekte, hatta Şaul'un soyunda şimdiye kadar hayli marjinal kalmış bulunan bu tanrının niçin yükseltildiğini açıklayabilecek bir Edomluluk karıştırması olduğunu söylemektedir. Van der Toorn, Davud'un Tanrı'nın [ahit] sandığını (ark) Kudüs'e Şaul’un vatanının merkezi olan Kiriath-jearim'den getirdiğine de dikkati çekmektedir.70 Sandığı Kudüs'e getirip sonradan tapınağın inşa edileceği yere koymakla, Davud besbelli ki Yahve'nin kendi krallığının Tanrısı olduğunu iddia etmiştir. Fakat Yahve’nin Yahudiye monarşisinin baş tanrısı olması ve diğer tanrıların üstüne yükseltilmesi doğrulanmakla birlikte, Yahve'nin tek tanrı olduğu anlamına gelmemektedir.
Sayfa 345Kitabı okudu
Musa tanrısal bir kral değildi. Tanrı'nın peygamberiydi, başka bir şey değildi. Ama böylesine umutsuz bir girişimde onun önder olarak taşıdığı sorumluluk, onun benzer bir krala benzemesine, hatta bir kr gibi davranmasına yol açmıştır. Walzer
Sayfa 361Kitabı okudu
Musa “Tanrıdan yana” olanları çağırdı ve Levi oğulları onun çevresinde toplandı. O zaman Musa dedi ki: “İsrail'in Allahı Rab şöyle diyor, "Herkes kılıcını beline kuşansın ve ordugâhta kapıdan kapıya dolaşsın ve herkes kendi kardeşini ve herkes kendi arkadaşını ve herkes kendi komşusunu öldürsün." Ve Levi oğulları Musa’nın buyurduğu gibi yaptılar; o gün kavimden üç bin adam kadar düştü. Ve Musa dedi: "Bugün size bereket versin diye kendinizi Rabbe adayın, çünkü herkes oğluna karşı ve kardeşine karşı kalktı" (Çıkış 32: 27-29).” Çıkış anlatısı, kritik önemde bir husus olarak Musa'nın kral olmadığında ısrarlıdır, ama Çıkış 32'de o bir kral gibi davranıyor. Eski Hawai aristokrasisinin bir üyesi olan David Malo'nun Hawai kralı için dediği gibi: “Kralın buyruklarının yaşam-ölüm verme gücü vardır. Kral birini, ister şef olsun ister halktan biri öldürmeyi aklına koyarsa, bir sözü yeter, öldürülür. Ama kral yaşam sözünü söylemeyi seçerse, adamin canı kurtulur. 103” Musa konuşanın Tanrı olduğunu iddia etmişti, ama onun insan sesi Musa'ya aitti ve bu yeryüzünde yaşam-ölüm sözünü söylemeye yetkili olan devlettir ve devletin sözcüsü de, her zaman şu ya da bu biçimde bir kraldır.
Sayfa 362Kitabı okudu
Eğer eski İsrailliler sonunda, Yahve'nin var olan yegâne Tanrı olduğunu savunmuşlarsa, bunu kanıtlandırarak yapmışlardır. Tanrı'nın kendisiyle bile tartışmaktan geri durmamışlardır. Tartışmanın en açık örneği, esasında karmaşık bir diyalog olmakla birlikte, sonunda Tanrı'nın sesini de içeren Eyüp kitabıdır. Bütün bu ileri-geri tartışmalardan, dünyada tek olan bir Tanrı fikri doğmuş ve bunun çok büyük tarihsel sonuçları olmuştur.
Sayfa 374Kitabı okudu
Reklam
Dolayısıyla, biz eğer bir Yunan “tektanrıcılığı”ndan söz edebilsek bile, bu, İsraillilerinkinden çok farklıdır: Evrensel Tanrı öteki tanrıların varlığını yadsıyan bir kıskanç tanrı değildi. Daha da önemlisi, Evrensel Tanrı Olimpos tanrısal varlıkları tapısının yadsınmasını şart koşmamıştır; onlara bütün eski çağlar boyunca, bilgeler ve aptallar ayrılmaksızın (herkes tarafından) ilâhîler, dualar ve kurbanlarla tapılmaya devam edilmiştir.
Sayfa 432Kitabı okudu
"Ne tanrı korkusunun ne de insan yasası korkusunun dizginleyici bir etkisi oldu. Tanrılara gelince, iyi de kötü de ayırt edilmeden ölürken onlara tapılıp tapılmaması fark etmedi. İnsan yasasına karşı suçlara gelince, hiç kimse adalet önüne çıkarılmasına yetecek kadar uzun yaşamayı beklemiyordu." 169
Sayfa 447Kitabı okudu
Sofistlerin geleneksel inanışlar ya da Sokrates'ten öncekilerin evrensel din bilimleri hakkındaki görüşleri karmaşıktır. Bazıları tanrı tanımaz (ateist) olabilirler, ama genelde dinsel konularda yargı vermemeyi yeğlemişlerdir. Böylelikle Yunan'da ilk kez bir kültür “lâikleşmesi”nin başlangıcına katkıda bulunmuşlar, ama aynı zamanda haklarında bir başka kuşkunun doğmasına yol açmışlardır. Onların genel olarak psikolojik, sosyolojik ve antropolojik kültür görüşlerinin, özel olarak da dinsel konuların öncüleri diye görülebilmeleri, faydalı olmaları terimleriyle açıklanabilecek bir şeydir. Bu alanlarda böyle görüşlerin gelişmesi için, lâikliğin yeniden gündeme geldiği 19. yüzyıla kadar beklemek gerekecektir. 173
Sayfa 449Kitabı okudu
infaz edilir edilmez Sokrates hakkındaki idam kararına pişman olmuştu. Bununla birlikte, Sokrates'in ölümü kritik bir anlamda Atina'nın kendisinin ölümünün kesin kanıtıydı; gonca solmuştu; çünkü Atina Sokrates'in yeni ruh anlayışına uygun nesnel siyasal formu bulamıyordu. Eski polis formu ise onu ne özümleyebiliyor ne de yadsıyabiliyordu, böylece bir gölgeye indirgenmişti. 183
Sayfa 453Kitabı okudu
96 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.