Son sayfanın son cümlesi Odysseus' un:
'Her tecrübe, o ayak basılmamış dünyanın ışıklarını yayan ve ne zaman hareket etsem ebediyen benden uzaklaşan bir köprüdür.' sözüyle bitiyor.
Antropoloji alanında şimdiye kadar okuduğum kitapların arasında en iyiler arasında yer almış bulunuyor. İnsanlığın yaşam serüvenine başladığı andan itibaren, vahşilikten medeni hale uzanan yolculuğunda kendisine eşlik eden 'ritüeller, korkular, dinler ve alışkanlıklar' la birlikte bir yolculuk kazı çalışması.
Bitmesin diye sayfa sayfa okudum; sindirerek, hayret ederek, her sayfada günümüzden izler bularak.
Yazarın zihnini anlayabilmek adına şu alıntıyı buraya bırakıyorum:
'Halihazırda bilim her atomun, etrafında elektron biçiminde dönen gezegenlere sahip birer güneş olduğunu varsaymaktadır. Bu minik güneşlerin her biri kendi içerisinde daha da minik güneşler, ya da atom biçiminde sayısız güneş barındırıyor olamaz mı? Bir atomun barındırdığı atomlar bir güneş sistemi hatta bizimkinin minyatür bir kopyası olan ve içi bizdeki gibi evrimleşme ya da yozlaşma sürecindeki bitki ve hayvan formlarıyla dolu bütün bir evren olamaz mı? Veyahut tam aksine, bize akla sığmaz biçimde engin görünen evrenimizin çok daha geniş bir evrende titreşen bir atomdan ibaret olduğunu düşünebiliriz.'
....
İyi yolculuklar.