İnsan ve Sembolleri

Carl Gustav Jung

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Komünist dünyanın elinde büyük bir mit bulunuyor. Bu mit her şeyin bolluk, bereket halinde olduğu, büyük, adaletli ve akıllı bir sahibin herkesi bir çocuk yuvasındaki gibi yönettiği bir altın çağ ya da cennet hakkındaki arketipsel düştür. Bu kudretli arketip infantil bir bir biçimde ele alınmıştır ama sırf bizim daha üstün olan durumumuzla karşı karşıya kaldı diye ortadan kaybolmaz. Hatta biz onu kendi çocuksuluğumuzla destekliyoruz bile. Çünkü bizim batı dünyamız da aynı mitolojinin elinde bulunuyor. Farkında olmadan biz de bir refah devletine, dünya barışına, insanların eşitliğine, insan haklarına, adalete, gerçeğe ve -bunu isterseniz pek yüksek sesle söylemeyelim-yeryüzündeki tanrının egemenliğine inanıp duruyoruz. Acıklı gerçek ise insanların yaşamının gece ve gündüz, doğum ve ölüm, mutluluk ve sefalet, iyi ve kötü gibi uzlaşmaz karşıtların karmaşık bir kompleksinden ibaret olduğudur. Üstelik bunlardan herhangi birinin günün birinde karşıtına galip gelip gelmeyeceğini de bilemiyoruz. İyinin kötüye, sevincin acıya galip geleceğinden emin değiliz. Yaşam bir savaş alanıdır, öyle de kalacaktır; öyle olmasaydı hiçbir şey varlığını sürdürmezdi.
Sayfa 85
İnsanların, rüyalarındaki mesajları görmezden gelmeye, hatta hepten reddetmeye neden eğilim­li oldukları kolaylıkla anlaşılabilir. Bilinç, doğası gereği, bütün bilinmeyenlere, bilinçdışı olanlara karşı koyar. Daha önce anlattığım gibi, ilkel halk­larda, antropologların "misoneizm" adını verdik­leri bir tutum, her yeni olana karşı derin, batıl bir korku vardır.
Sayfa 31
Reklam
İlkel insan, modern torunlarından daha fazla içgüdüleriyle hareket etmekteydi. Bu akıllı torunlar, kendilerini denetim altında tutma­yı öğrendiler. Bu uygarlaşma sürecinde bizler gi­derek bilincimizi, ruhumuzun dürtüsel katmanla­rından ve hatta sonunda ruhsal fenomenlerin so­matik temelinden uzaklaştırdık. Bir şans olarak bu temelde yatan dürtüsel katmanları tümüyle yitirmedik. Bunlar, bazen yalnız düşlerde belirseler bile, bilinçdışımızm ana parçaları olarak dur­maktadır.
Bir yerlerde, varoluşun en dibinde, nereye gidilmesi, ne yapılması gerektiği sorularının yanıtı aslında durur. Ama çoğunlukla, bizim “ben” adını verdiğimiz soytarı öyle bir gürültü çıkarır ki içimizdeki sesi duyamayız.
Sayfa 176
İnsan, bir anlamı olduğuna kani olduğu zaman dayanılmaz acılara katlanabilir; ancak bütün şanssızlıkların doruğundayken “aptalın birinin uydurduğu bir masal” içinde yer aldığını kabul etmek zorunda kalırsa yıkılır.
Sayfa 89
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.