İnsanı Yeniden Düşünmek

Kolektif

En Eski İnsanı Yeniden Düşünmek Gönderileri

En Eski İnsanı Yeniden Düşünmek kitaplarını, en eski İnsanı Yeniden Düşünmek sözleri ve alıntılarını, en eski İnsanı Yeniden Düşünmek yazarlarını, en eski İnsanı Yeniden Düşünmek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ebu Hayyân Tevhidi'nin ifadesiyle insan; kalıbıyla şahıs, benliğiyle zat, ruhuyla cevher, vahdetiyle külli, kesretiyle tek, hissiyle fani, ruhuyla baki, intikal ve kemal yönünden diridir. İhtiyaç bakımından noksan, istek bakımından tam, varlığın özü, kendisinde her şeyden bir şey bulunan ve her şeyle alakadar olan varlıktır. İşte insan budur. (Ebu Hayyân Tevhidi, el-Mukasebât, s. 374.)
Kâinatta her yaratılmışın kendi tabiatı itibarıyla bir kemal zirvesi vardır. Özellikle insan bu kemal potansiyelini, şahsında ne kadar yetkinleştirebiliyorsa, kendisi için yaratılmış mümkün tabiatını İlahi rızaya o nispette uygun hale getirmiş demektir. İnsan-ı kâmil hem İlahi tecellinin en yetkin mazharı, hem evrensel insan tasavvuru hem de âlemin var edilişindeki gayedir. | İnsanın anlamlı bir varlık olup olmadığı sorusunun, anlamlı bir evren içinde yaşayıp yaşamadığı sorusuyla yakın bir ilişkisi vardır. Hayatın anlamını arama, kendi hayatını anlamlı veya degerli kılma, hayatını belirli değer ve ilkelere göre yaşama, yüce bir değere inanma, varlığımızı dengeli ve huzurlu sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz ruhsal ve ahlaki ihtiyaçlarımızdır.
Turgay AldemirKitabı okudu
Reklam
Bugün insanın kendi fıtratına ait değerleri etrafında bir hayat inşa edememesinin en büyük sebeplerinden biri de modem dünyanın sunmuş olduğu ontolojik güvensizlik, etik kayıtsızlık, politik çatışma ortamıdır. Hâlbuki güven ve sadakatin olmadığı yerde hayat dayanılmaz bir hâl alır. Maverdi'nin naklettiğine göre, “Güvenlik en mutlu hayat, adalet en güçlü ordu” denilmiştir. Öyle olduğu içindir ki dinlerin temel gayelerinden biri, hukuk ve ahlak sistemlerinin ortaya çıkışının yegâne sebebi olan insandaki bu yıkıcı eğilimlerin zararlarını önlemek, böylece insanlar arasında bir adalet, güven ve sadakat ortamı geliştirmektir.
Sayfa 26 - Turgay AldemirKitabı okudu
İnsan hem içinde yaşadığı toplumun bir ferdi hem de yüzyıl. ların birikimiyle oluşan kültürel mirasın bir parçasıdır. İnsan, bir toplumun ferdi olmadan önce bir aile ortamında medeni bir varlık olmaya hazır hâle gelir. İçinde doğup büyüdüğü aileye aidiyet duymak ve bu aidiyetin gereklerini yerine getirmek, insan olma.nın bir gereği olduğu gibi onurlu olmanın da bir şartıdır. Birey, ailesine karşı borçludur. Ancak bu borç, alacak-verecek şeklinde anlaşılabilecek bir yükümlülük değil, bireyin kendisini toplum içinde var eden, onu sosyal ortama hazırlayan aileye karşı bağlılıgın bir yansımasıdır.
Sayfa 26 - Turgay AldemirKitabı okudu
Hubert Reeves'in belirttiği gibi, “Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz.” Kızılderili Şef Seattle'ın 1854 yılında topraklarını satın almak isteyen ABD Devlet Başkanı Franklin Pierce'a yazdığı mektubun şu satırları, insan ve doğa etkileşimi açısından belki de bir manifesto niteliğindedir: “Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu kentlerde, bir çiçeğin taç yapraklarını açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz. Sizin kentlerinizin gürültüsü bile Kızılderili'nin gözlerine acı verir. Beyaz adamın kentlerinde sakin yer yoktur. Orada bahar gelince yaprakların açılışını veya böceklerin kanat seslerini dinleyecek yer bulunmaz.”
Sayfa 29 - Turgay AldemirKitabı okudu
Modern dönemde insanı, istisnalar hariç, sadece arzu ve Öfkeyle tanımlayanlar oldu. Mesela bunlardan biri Freud'dur. Birisi saldırganlıkla, diğeri erosla. Peki burada insan nerede? Akıl gücü gitti, hâlbuki akıl gücü demek, kurnazlık demek değildir. Akıl, bizi erdeme götüren yetidir. Ötekine kurnazlık diyorlar. Akıl bizi kemale erdiren, erdemlere uymamızı sağlayan bir tür yetiyi ifade eder. “İnsan, insanın kurdudur” diyen Thomas Hobbes'un, siyaset felsefesinde aslında olumlu görüşleri var, ama temelindeki insan doğası anlayışı olumsuzdur. Varlığını korumak için kendi başına bıraktığında o bir kurttur, kemirir, yok eder. Kendi varlığını korumak için ötekisini kemirecek. Buradan nasıl pozitif bir değer çıkabilir ki! Böyle olunca artık etik de ahlak da bir tür hedonist, egoist bir forma bürünmüş olur. Egoist forma büründüğünde ötekisi önemli değildir, umurunda olmaz. Onun başına ne gelmiş aldırmıyor bile. “Sen ne kadar hukuk kuralı olarak ötekinin hakları vardır, o da insandır, önemlidir” desen de ben kılımı kıpırdatmıyorum. Aslolan budur diyorsan, asıl gelişmenin altında yatan şey hırs ve kıskançlıktır diyorsun. Hırs ve kıskançlığı hayat kalitesi olarak belirliyorsun. Hâlbuki hırs ve kıskançlık, insanın açgözlülüğüyle ilgili bir şey.
Sayfa 43 - Prof.Dr.Mehmet TürkeriKitabı okudu
Reklam
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.