Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İnsanlığın Umut Kıtası-Alem-i İslam

İhsan Şenocak

İnsanlığın Umut Kıtası-Alem-i İslam Sözleri ve Alıntıları

İnsanlığın Umut Kıtası-Alem-i İslam sözleri ve alıntılarını, İnsanlığın Umut Kıtası-Alem-i İslam kitap alıntılarını, İnsanlığın Umut Kıtası-Alem-i İslam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Sürgün" , Rusların doğal Müslüman öldürme yöntemi!!!
Ruslar sâir Müslümanlara yaptığı gibi Ahıska Türkleri'nin de ulemâsını şehit ettiğinden ya da Sibirya'ya sürdüğünden başsız kalan halk, Sovyetler çöktüğünde sadece Müslüman olduklarını biliyordu.
Sayfa 237Kitabı okudu
Muhammed Nemr el-Hatib, Siyonist zulmünü anlatıyor ...
"Siyonistler benim de için de olduğum bir âlimler heyetini tutuklayıp zindana koydular. Zindanda bize ayrılan koğuş o kadar dardı ki, ancak ayakta durduğumuz takdirde oda bizi istiáb edebiliyordu. Günler bu şekilde geçti. Hapishane görevlileri tevkif ettikleri ulemâya tuvalet için dahi oda dışına çıkma izni vermiyordu. Çaresizlik içinde abdestini tutamayan o büyük âlimler birbirlerinin üzerine bevlettiler. Bunu Siyonist zulme şahit olun diye anlatıyorum."
Sayfa 53 - Muhammed Nemr, mücahid-âlim İzzeddin el-Kassamın (v. 1935) yanında Siyonistlere karşı cihada katılmıştır.Kitabı okudu
Reklam
Nedir baş meselemiz, asıl davamız?
Bizim meselemiz ilkokul, lise, üniversite, yüksek lisans, doktora gibi tahsil mertebelerini aşıp bir makama gelmek değildir. Bizim meselemiz, kariyer yapmak, daha müreffeh bir hayat için ilmi vesile kılmak değildir. Nedir baş meselemiz, asıl davamız? Rahat yaşayıp keyif almak mı? Hayır, hayır! Bunların hiçbiri değil. İlim talebesinin asıl meselesi İslâm sancağını taşımaktır.
Sayfa 39 - Avvâme Hoca'nın İlim Yolcularına HitabesiKitabı okudu
Sovyetler, İslâm beldelerinde tam bir soykırım yaptı; hayatta kalan Müslümanları tehcir etti. Özbek, Tacik, Kırgız, Kazak, Türkmen, Ahıska Türkü, Çeçen ne kadar Müslüman varsa topyekün hepsini âlimlerinden kopararak dağıttı, ruh kökleriyle irtibatlarını kopardı, hafızalarını yok etti. Tekrar bir daha toparlanıp ümmet olamamaları için her şeyi yaptı. Her bir milleti birden fazla bölgeye sürdü. Bu sürgünlerde onlarla beraber ne bir imam ne de bir âlim gönderdi. Tehcirin bu en soysuz şeklini bütün Müslüman milletlere uyguladı Rusya. Onun hesabına göre ilk nesil İslâmi hocalardan duyduğu kadar yaşayacak; ikinci ve üçüncü nesiller ise İslâm'ı öğretecek mürebbiler bulamadığından dinden kopacak ve tam olarak Komünizma'ya bağlanacaktı.
Sayfa 230 - Tehcirin En Soysuz ŞekliKitabı okudu
Cabir b. Abdullah'a , Allah Rasûlü'nün ashâbından birinde kendinin bizzat Rasûlüllah'tan duymadığı bir hadis olduğu haberi ulaştığında bir deve satın aldı; bir aylık yolu katedip Şam'a ulaştı, Abdullah b. Üneys'ten "Haşr" hadisini dinleyip hemen Medine'ye geri döndü. İlerleyen yaşına aldırmadan Mısır'a, Mekke'ye rıhleler yaptı. Sahâbe; Kur'an-ı Kerim'i nasıl anlayacağını, nasıl yaşayacağını ve hayata nasıl tatbik edeceğini Sünnet'ten öğrendi.
İCAZET mevzusuna dair çok güzel bir açıklama...
Bir köyde ya da bir kasabada medrese açan birinin "ihya" başlığı altında "ifsad'da bulunmasına ve ehliyetsiz hocaların imar niyetiyle tahrib etmesine mani olabilmek için “icâzet" sistemini geliştirdiler. İlimden nesebi ortaya koyan icâzet, yeni hocalara meşruiyet verdi. Başına bir sarık saran ya da sırtına bir cübbe alan; hakikatte ise ilimden hiç nasibi olmayan cahil ya da zındıkların fesadına mâni oldu icâzet. Diplomada anonimlik vardır. Öğrencinin dersine girmeyen, onu hiç tanımayan bir müdür ya da rektör diplomanın altına imza atar. İcazette ise öğrencinin her hâline tanık olan, talimi gibi terbiyesiyle de meşgul olan bir hocanın imzası vardır. O imza muhataba bir güven verir. Mücâz için bir şehadettir. Öğrencinin Allah rızası için mi yoksa makam için mi okuduğu nu gözeten, dünyevi bir amacı fark ettiğinde de gerekli tedbirleri alan bir hocanın şehadetidir. İcazet, bir öğrencinin Allah Rasûlü'ne ilimde ve ahlakta varis olabileceğinin belgesidir. Diploma ise talebenin sadece madde planında ehil olduğunu anlatır. İcazet, öğrenciyi öz posa ayrımına tabi tutar. Diploma ise öze de posaya da aynı yetkiyi verir. Geçen asırda medreseleriyle beraber âlimlerini de kaybeden ümmet, icâzetle hakikatini korudu. Lawrence'lere karşı icâzet bir kalkan oldu. Zındıkların medreseye sızmalarını büyük oranda icâzet önledi.
Sayfa 218Kitabı okudu
Reklam
Ulemâ & Akademisyenler!..
İlga edilen medreseler yerine kurulan ilahiyat fakültelerinin ümmetin hayatında ancak üçüncü ya da dördüncü derecede önem arz eden konuları müzakere etmesi, onlar üzerine tezler hazırlaması, İslâmî eğitimin siyasî ve ictimâî alanı bütünüyle terk etmesine yol açtı. Ulemânın medreseye çekilmesi ile ortaya çıkan boşluğu; İslâmı yaşanan bir din olmaktan ziyade üzerinde konuşulan siyasî bir tasavvur olarak gören, sosyal bilimler okuyup ilmihâl düzeyindeki malumatla İslâm'a dair katî hükümler serdeden İslâmcılar taifesi doldurmaya çalıştı. Aşırı tedbirin İslâm'ı anlama ve yaşamalarını olumsuz yönde etkilediği akademisyenler, Mekke'deki emperyalist yapıya meydan okuyan kitabı, 28 Şubat sürecinde kısık sesle okudu. Ebû Hanîfe'yi eleştirirken aslan görüntüsü verenler, süreç içinde başörtüsü mağduru kız öğrencileri teskin etmekle meşguldü. Evet, süreç İslâm'a yönelikti; fakat ilahiyatçılar ortak bir deklarasyon düzeyinde dahi bir tepki gösteremedi. Somali'de insanlar açlıktan ölürken ya da Arakanda ve Suriyede katliam yaşanırken, ekran ekran dolaşıp imsak ve benzeri mevzularda mülahazalar serdeden muhalif ilahiyatçılar bu süreçte ortalıkta yoktu. Meşhur televizyon vaizi ile farklı açılardan aynı kareye giren akademisyenlerin tez, makale, tebliğ ya da konuşmalarının yüzde kaçı ümmetin gerçek gündemiyle alakalıdır? Ulemâ ile akademisyenler arasındaki en temel fark işte burada zahir olmaktadır. İlki, bütün ilmî ve fikri istidadını ümmetin ihtiyacı çerçevesinde bezletmiş; ikincisi ise ısmarlama gündemlerle meşgul olmuştur.
Sayfa 222Kitabı okudu
Âlimler; ölünce heykelleri dikilerek yaşatılanlara inat, yüreklere vurdukları mühürlerle yaşamaya ve yaşatmaya devam ederler.
Sayfa 183Kitabı okudu
Adeviye Meydanı, adını Kudüs'te birkaç metrekarelik yerde yaşayan büyük İslâm kadını Rabiatu'l-Adeviyye'den aldı. Râbiatu'l-Adeviyye (rh.a.), hayatında olduğu gibi mematında da İslâm'ın kızlarına zühdü ve takvayı anlatmaya devam ediyor. Daracık evi ve makberi, "Sonu ölüm olan bir dünya için saraylar yapmaya değer mi?" diyor.
Şüphesiz onların bir planı varsa Allah'ın da bir hesabı vardır ve Allah'ın hesabı bütün planlara galip gelecektir.
Reklam
Said-i Nursi, Hasan el-Bennâ, Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Sami Efendi, Mahmud Efendi gibi âlim ve davet adamları da ömürlerini ümmetin sorunlarına çareler üretmeye adayıp; siyaset, ilim, fikir ve sanat cephesinde önemli isimler yetiştirdiler.
"Allahım! (Muhakkak ki ben) Senden ilminin kuşattığı, Dünya ve Ahiret'teki bütün hayırları istiyor; ilminin kuşattığı, Dünya ve Ahiret'teki bütün şerlerden de sana sığınıyorum!"
Asıl mesele bir kitabı bitirmek değil, menhecin (yolun) inceliklerini kavramaktır.
Gittikleri bölgelerde İslâm'ı billboardlar kiralayarak, el ilanları dağıtarak, vilayetten izinli konferanslarda konuşarak değil; İslâm'ın neyi, nasıl yapmayı emrettiğini hayatlarında tatbik ederek anlattı Sahâbe.
441 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.