İrfan Bahçesi

Necdet Tosun

En Yeni İrfan Bahçesi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İrfan Bahçesi sözleri ve alıntılarını, en yeni İrfan Bahçesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fütüvvetnâmelerde el emeği ile çalışıp kazanmanın önemi anlatılırken her peygamberin bir meslekle meşgul olduğu anlatılmaktadır. Meselâ, Hz. Âdem zirâatçi, Şît pamukçu, İdris terzi, Nûh çömlekçi, İbrahim ok-yay imalatçısı, Dâvud zırh imalatçısı olarak sunulmuştur.
Seyyid Muhammed Razavî, Miftâhu’d-dekâik, vr. 30a.
Bir gün sabah namazına kalkamayan III. Murâd’ın üzüntüyle şu şiiri kaleme aldığı söylenir: Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Azrail’in kastı canadır inan Uyan ey gözlerim gafletten uyan… Benim Murâd kulun, suçumu affet Suçum bağışlayup günâhım ref’et Resulün sancağı dibinde haşret Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan.
Sayfa 30
Reklam
Galatasaray''ın flama rengiyle ilgili ilginç rivayet :)
O dönemde(II. Bayezid Dönemi) İstanbul’un Galata surlarının arkası, yâni Beyoğlu tamamen kırlık, ormanlık imiş. Bir kış günü Sultan Bayezid orada ava çıkmış. Yolda bir kar tipisine tutulmuş, şimdi Boğazkesen Yokuşu dediğimiz yerde pek bunalmış: “Bir yer bulsak da sığınsak” derken gözüne bir kulübe ilişmiş ve atını hemen oraya sürmüş. İçeri girince
Fâtih ve Akşemseddin
Hacı Bayram Velî’nin müridi ve halifesi olan Akşemseddin (ö. 863/1459), aynı zamanda âlim ve tabîb idi. İstanbul’un fethinden önce iki defa o zamanki başkent (pâyitaht) Edirne’ye giden Akşemseddin, ilk gidişinde II. Murâd’ın kazaskeri Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi, ikinci gidişinde de Fâtih Sultan Mehmed’in kızlarından birini tedavi ederek iyileştirmişti. Fâtih’in kızı da Akşemseddin’e Beypazarı’ndaki pirinç tarlalarını hediye etmişti. Fâtih, 1453 yılında İstanbul’u fethetmek üzere Edirne’den yola çıktığında yanında hocası Akşemseddin de vardı. Akşemseddin, İstanbul kuşatmasının en sıkıntılı zamanlarında padişaha ve orduya moral desteği sağladı. Fâtih’e sabretmesini, zaferin yakın olduğunu söyledi. Fetihten sonra Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında hutbeyi Akşemseddin okudu. Fâtih’in emri ile sahâbeden Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin mezarını da Akşemseddin buldu. Fetih’ten sonra padişah, Akşemseddin’e mürid olmak ve kendini tümüyle tasavvuf ve maneviyâta vermek istediyse de, Akşemseddin bunu kabul etmedi ve: “Tasavvuf yolunda halvete çekilmekte öyle bir lezzet vardır ki, onu tadarsanız saltanat gözünüzden silinir, padişahlığı bırakmaya kalkarsınız. Siz tümüyle tasavvufa yönelirseniz halkın ve mü’minlerin işleri bozulur, adâletle hükmetmek padişahlar için velilik ve keramettir”, dedi. Fâtih ısrar edince Akşemseddin, İstanbul’dan ayrıldı, Göynük’e gidip yerleşti, Fâtih’in kendisine gönderdiği hediyeleri de geri çevirdi.
“Hasta bir insan güzel yemeklerin lezzetini anlayamaz. Herhâlde ağzının tadının gelmesi, sıhhatinin iâdesine bağlıdır. Şu hâlde nefs-i emmâreye mağlûb olan kimse hastadır. İbâdetten bir lezzet alamaz. Hasta olan kalbin temizlenmesi lâzımdır.”
Sâmî Efendi'nin bağlılarından ve sevenlerinden Bandırmalı Nazım Yüzbaşı Efendi şöyle anlatmıştır: 1974 yılındaki Kıbrıs savaşının akabinde halı-kumaş ticaretiyle uğraşıyordum. Bandırma'dan İstanbul'a halı satın almak için gitmiştim. Mahmûd Sâmî Efendi'nin İstanbul Erenköy'deki evinde sohbet yapılacağını duydum ve bir vesileyle iştirak ettim. Sohbet için girdiğimde Bursa müftüsü ile Kayseri'den Cemil amca isminde meczub bir zât gibi birkaç kişi daha eveoradaydı. Sâmî Efendi hazretleri sohbete başlamadan önce Kayserili Cemil amca Sâmî Efendi'ye: “Efendim, Kıbrıs harbi nasıl oldu, anlatıverseniz, bizim zâhirî kuvvetlerimiz bu Kıbrıs harbini kazanabilir miydi?” dedi. Sâmî Efendi sükût edip konuşmadılar, sohbete başlamak istiyorlardı. Cemil amca tekrar: “Efendim, mânevî âlemden yardım gelmese bizim zâhirî kuvvetlerimiz bu savaşı kazanabilir miydi?” dedi. Sâmî Efendi yine sükût edip bu konuda bir şey söylemeyince Cemil amca: “Efendim, Allah aşkına söyleyin, bu savaşta mânevîyat erleri destek vermedi mi, onlara bütün emirler de sizden çıkmadı mı, manen komutan siz değil miydiniz, söyleyin de bu kardeşler biliversin” deyince, Sâmî Efendi mahcûbiyetinden kızardı, oradaki hâfıza: “Bir aşır okuyalım” buyurdu sohbeti başlamadan bitirmiş oldu.
Reklam
27 öğeden 51 ile 27 arasındakiler gösteriliyor.