Namaz عِمَادُ الدِّينِ yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâmın kantarası, yani köprüsüdür. Demek, birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki esastırlar.
Kürtçe’de bir atasözü vardır; “Kurmê darê ne ji darê be, dar nakeve!” Yani, “Ağacın kurdu kendisinden olmazsa, ağaç yıkılmaz!” Bu sebeple ağacın yıkılmaması için evvelâ ağacın içinde kurt olmamalı. Hâricî düşmandan daha zararlı bir şey var ise o da dâhilî düşmandır. Mevzû ile alâkalı Üstâd Bediüzzaman münâfıklar bahsinde şöyle der;
"Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habîs olur. Aldatıcı olursa fesadı daha şedit olur. Dâhilî olursa zararı daha azîm olur. Çünkü dâhilî düşman; kuvveti dağıtıyor, cesareti azaltıyor. Haricî düşman ise bilakis asabiyeti şiddetlendirir, salabeti artırır."
(
"Ben Seyyid Şerif-i Abdülkahir Cürcanî'yi, Taftazanî'yi; İbn-i Sina, Aristo gibi mantık üstâdlarının eserlerini de okudum. Bediüzzaman'ın
İşârâtü'l İ'caz'ını okuduktan sonra, bu belâğat dahilerinin sezemediği birçok nokta ve nükteleri harikulâde bir şekilde Bediüzzaman'ın keşfetmiş olduğunu gördüm.
Kızıl İcaz isimli eserini tam bir yıl tetkik ettim; onda serdedilen kaideleri Aristo ve İbn-i Sina gibi mantık üstâdlarının tasavvur bile edemediklerini anladım."
Nâdir Efendi (rh)
(Nakleden: