İslam Felsefesi Tarihi

Macit Fahri

En Yeni İslam Felsefesi Tarihi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İslam Felsefesi Tarihi sözleri ve alıntılarını, en yeni İslam Felsefesi Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Arapça kaynaklardaki bir rivayete göre, mantık tetkikleri Farabi’ye kadar burhan ve sofistik delillerin bünyelerinde sakıncalar barındırmaları sebebiyle Birinci Analitik’den öteye gitmemiştir.
Sayfa 26
Sekizinci asrın sonlarında kelami münakaşalar öyle bir sofistikasyon noktasına ulaşmıştı ki, artık eski silahlar, o esnada devlet otoritesinin desteğini alan Sünniliğin müdafaası için kafi değildi.
Sayfa 19
Reklam
İslam’da felsefe ve kelamın gelişmesi, sekizinci yüzyılın ortalarında Abbasilerin ayaklanması ile irtibatlıdır. Bu dönemde ilim ve felsefeye olan alaka o derece arttı ki, ilmi ve felsefi eserler artık ferdi çaba ve insiyatif meselesi olmaktan çıktı. Çok geçmeden devlet onun yükselmesinde etkin rol oynadı ve bu etkinliğin entelektüel akisleri çok önemli boyutlar kazandı. Felsefi tartışma yahut araştırmalardan doğan kelami bölünmeler bütün İslam cemiyetini üzdü. Halifeler, bir kelami görüşü diğer görüşe karşı tutmakta ve siyasi sebeplerle o görüşe bağlanılmasını istemekteydiler. Ve tabii bunun kaçınılmaz sonucu, kelamın çok geçmeden siyasetin hizmetine girmesiydi. Netice olarak düşünce ve vicdan hürriyeti ciddi bir şekilde tehlikeye girdi. Şüphesiz, bu gelişmenin asli sebebi, İslam’da ilke ile yasa, maddi alanda manevi olan arasındaki mevcut; yakın, karşılıklı ilişki (korelasyon) dir. Ancak böyle bir gelişme, yabancı fikirlerin meydan okumasını ve akidenin bağlarından kurtulmayı gerektiriyordu. Bu görev tamamen Grek fikirlerinin ve Grek entelektüel merak ruhunun girişiyle yerine getirildi ki bu, İslam’ın anlaşılması için son derece önem ifade eden çift kutuplu bir tepkiye yol açtı. Grek düşüncesinin girişinin sebep olduğu en köklü ihtilaf, ciddi bir şekilde, vahiy bilgisini felsefi düşüncenin kontrolüne sunmaya çalışan ilerici unsurla, kendini, küfür ya da muhtemelen yabancı olması hasebiyle felsefeden tamamen uzak tutan muhafazakar unsur arasındaydı.
Sayfa 17
İslam’ın kendi sınırları içinde tartışma, yedinci yüzyılın ortalarında ilahi adalet ve insanın sorumluluğu meseleleri çevresinde başladı. Otoriteler, ilk kelamcılardan bir grubun, cüz’i irade ve kader meselesinin tartışmasıyla meşgul olduğunu ve genellikle ortaya atılan ilk büyük mesele olarak bunu kabul edildiğini haber verirler. Bu düşünce çizgisini sürdüren Mu’tezile, bir yandan ferdin hürriyetini kabul etti, diğer yandan Allah’ın adaletini tasdik etti. Ve tabii olarak, her ne kadar görüşlerini Kur’an’dan iktibaslarla destekledilerse de genel eğilimleri, bu düşüncelerinin desteklenmesinde tamamen ahlaki ve rasyonel karakterli delillere ulaşmaktı.
Sayfa 16
Bu hikmetin aslı dünyaya bağlı nefse bedenin çirkin zevklerinden vazgeçmesi ve bakışını güzelliğin ve göz kamaştıran parlaklığı onu görmesine engel olan ışığın nihaî kaynağına çevirmesi için bir çağrıdır; şöyle ki, onun "güzelliği, güzelliğini örten perde olmuştur ve ancak batarken tam olarak görülebilen güneş gibi" bu azametle parlarken ancak donuk bir suretle idrakedilebilir.
Sayfa 143Kitabı okudu
45 öğeden 51 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.