Sayfa Sayısına Göre İstanbul - Dersaadet Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre İstanbul - Dersaadet sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre İstanbul - Dersaadet kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslâm’a karşı gelmek için Avrupa Yahudilerinden yüksek faizle para alıyorlar ve hemen hemen bütün Haçlılar Yahudilere borçlu olarak bu seferlere katılıyorlardı. İşte sonradan bütün dünyaya hâkim olan Yahudi sermayesinin ve Yahudi Bankacılığının nüvesi*, Haçlı Seferleri sayesinde inkişaf ediyordu.
Bir mübarek saat ve kutlu gün içre bir sabah…
1431 yılı yazında evvela güneş tutuldu ve bu azametli hal korku ve dehşet içinde Konstantiniyye’den seyredildi.
Ortalık öyle zifiri karanlık oldu ki gün ortasında gökyüzünde yıldızlar göründü.
Bundan bir ay kadar sonra üç gece arka arkaya fecr-i şimalî göründü.
Arkasından pek muhteşem bir kuyruklu
Konstantiniyye tahtına oturan oturan pek çok imparator ve imparatoriçeler ile kilisenin büyüklerinin sonu bu güzel adalarda menfada* ve zindanda geçmiştir.
“Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır.”
diyen Nedim’de, İran’ı aramak çok insafsızlık olmaz mı? Şiirlerinde Farsça kelimeler varsa da asla Fars ruhu yoktur, bilakis İran’a karşı bir meydan okuyuş vardır…
Nedim öylesine Türk ve İstanbulludur ki …
Varsın kullandığı kelimeler Farsça olsun.
Bu Türk dramını, bu Türk faciasını kaleme almamıştı, biz Türkler bile … Halbuki Nazilerin Yahudilere yaptıkları mezalim bir edebiyat ekolü olmuştu, durmadan kitaplar yazılmış, tiyatrolar oynanmış, filmler çevrilmişti.
Annem ve teyzem Selanik'i çok iyi bildikleri gibi, dönmeleri ve dönme âdetlerini de pek iyi bilirlerdi. Selanik'te hiçbir dönmeye "bey" denmez, "efendi" denirmiş. İstanbul'a gelince haliyle bu âdet ve anane tarihe karışıyor, hepsi "bey" ve "hanımefendi" demeye ve Türklerle evlenmeye başlıyorlar ki, Selanik'te iken bu kabil değil, imkânsız. Türkler ne dönme kız alırlar ne de kızlarını dönmeye verirlermiş. Valide merhume, "Allah aşkına şu İstanbullulara bak, bizim "efendi" dediğimiz bütün dönmeleri İstanbullular "bey", "beyefendi" yaptılar" derdi.