Bir Ressamın Günlüğü

İstanbul’da İki Yıl 1919-1921

Alexis Gritchenko

En Eski İstanbul’da İki Yıl 1919-1921 Gönderileri

En Eski İstanbul’da İki Yıl 1919-1921 kitaplarını, en eski İstanbul’da İki Yıl 1919-1921 sözleri ve alıntılarını, en eski İstanbul’da İki Yıl 1919-1921 yazarlarını, en eski İstanbul’da İki Yıl 1919-1921 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Resim yapacağız. Çok yüksek bir duvara tırmanıyorum (uzakta çocuklar). Mitya basamaklara yerleşti. Hiç beklenmedik tanrısal bir ses işitiliyor. Bütün ortam ses dalgalarıyla doluyor. Türbedar hiç acele etmeden balkonda türbenin etrafını dolaşıyor. Akşam ezanını okuyor. Elini yelpaze gibi ağzının kenar na dayamış, bu vahşi ve kutsal yerden günahkar sokaklara doğru çağrısını gönderiyor. İhtiyar türbedarla hürmette kusur etmeyerek vedalaşıyoruz ve güneş son kızıl ışınlarını gönderirken vadiden ayrılıyoruz. Binlerce çember, güçlü çınarların yapraklarının içinde safran gibi eriyip hüzünle gözden yitiyor. Yeşilliklerin gözden gizlediği kubbeler sanki düşüncelere dalmış gibi duruyorlar. Minare koyu renkli bir direk gibi yükseliyor. Her şey öyle ıssız, sıcak ve dingin ki deliklerinden çıkan cırcır böcekleri (birini tam şarkısına başladığı anda yakaladım) avazı çıktığı kadar şakıyan gece kuşlarına benziyorlar. Bir süre durup onları dinledik, sonra tepeleri tekrar aşarak Tatavlaya döndük. Ahlaksız Pera ilk ışıklarını yakıyor. Çizgi çizgi evlerin üzerinde hala batan güneşin yansımaları görülebiliyor.
Sayfa 160Kitabı okudu
Surlara giderken hep kullandığım yoldan gidiyoruz. Ben bunu genellikle yayan yapıyorum. Harbiye'den gelip, Taksim Meydanı'ndan geçip Pera'yı ka tettikten sonra Galata'ya iniyorum, köprüyü geçiyorum ve Ayasofya'ya doğru ilk tepeyi tırmanıp Hipodrom'un [Atmeydanıl önünden geçiyorum. Daha sonra Beyazıt Mmeydanı'ndan geçip Lykos [Bayrampaşa Deresi] vadisine iniyorum, tepeyi tırmanıyorum, epey bir zaman boş arazilerden geçtikten sonra kapıya giden köy yoluna giriyorum. Oradan Zembil Efendi mezarlığına girdik. Eski türbelerin küçük pencerelerinden içeri bir göz attık.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
25eylül - Tarihi merdivenin basamaklarından birine tüneyip mezar taşlarını çiziyorum. Sırtı mineli gibi yeşil bir kertenkele duruyor, donuyor ve başını yana çevirerek bana bakıyor. Gevşek gırtlağındaki nabız atışları görülüyor, tuhaf gözlerini açıp kapıyor. Ağustos böcekleri sıcak havayı biteviye yırtıyor. Bu uyuşuk dinginlik ansızın kulakları delen canavar düdükleriyle bozuluyor. İhtiyar bir Türk kadını yanı başımdan geçiyor. Yuvarlak bir çubuğa [ig] tespit edilmiş beyaz yünleri eğiriyor ve sonu gelmez ipliğini bükerek yürüyor. Arkasında pembe ağızlı büyük bir beyaz koç. Gökyüzü saydam bulutlarla kaplanıyor ve hava yeniden serinliyor. Kariye Camii'ne doğru hızlanarak yürüyorum, köyü geçerek yokuş yukarı çıkıyorum, dış hatları tam Romalı, hiç olmadıkları kadar güzel ve dokunaklı surlar boyunca ilerliyorum. Almanların suru yıktıkları noktada Horaya bakan geniş bir panoramayla karşılaşılıyor. Justinianos tarafından inşa ettirilmiş bu meşhur manastır eskiden surların dışındaymış povη Tηs zoopas (Hora Manastırı); daha sonra kente dahil ol muş. Kubbelerin turuncu kasnaklarına ve maviye çalan değirmi bölümlerine güneş vuruyor.
Sayfa 168 - büyüleniyorumKitabı okudu
23 öğeden 21 ile 23 arasındakiler gösteriliyor.