Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İstanbul'um Tadım, Tuzum, Hayatım

Meri Çevik Simyonidis

İstanbul'um Tadım, Tuzum, Hayatım Gönderileri

İstanbul'um Tadım, Tuzum, Hayatım kitaplarını, İstanbul'um Tadım, Tuzum, Hayatım sözleri ve alıntılarını, İstanbul'um Tadım, Tuzum, Hayatım yazarlarını, İstanbul'um Tadım, Tuzum, Hayatım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ölüm gelenekleri’
Bazı Hristiyan inanışlarında mezara yiyecek de konur. Bu geleneğin olduğu yerlerde, yiyeceklerin ve lambaların koyulabilmesi için mezarın kenarına küçük hücreler yapılır. Bu âdet, Büyük Perhiz’den bir önceki perşembe günü yerine getirilir ki, bu büyük gün “Tüm Ruhların Günü”dür.
Sayfa 422Kitabı okudu
Noel Baba( Santa Claus), özellikle Hristiyan dünyasında Noel kutlamalarının en önemli figürlerinden biridir. İnanışa göre MS 4. yüzyılda Anadolu’da Myra(bugünkü Demre-Antalya) yöresinde yaşamış olan Nikolaos adındaki Hristiyan azizi, Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in rüyasına girdi ve idama mahkûm edilen 3 subayı kurtardı. Bu olaydan sonra ünü gittikçe yayılan Nikolaos, zamanla Rusya ve Yunanistan gibi ülkelerin hayır kurumlarının, loncaların, çocukların, denizcilerin ve bazı şehirlerin koruyucu azizi olarak benimsendi.
Sayfa 412Kitabı okudu
Reklam
İlginç..
Tavukgöğsü tipik bir Bizans tatlısıdır. Dolma fikri ve sarmalar tipik bir Roma adetidir. Romalılar her şeyi doldurur ve âdetleri Türk mutfağına sokar.
Sayfa 374Kitabı okudu
Denizci Rumlar, Levantenler ve İtalyanlar deniz kültürünü bildiğinden, mesela bugün bildiğimiz bütün balık isimleri Yunancadan girmiştir Türkçeye. İkisi hariç, bunlar da kılıçbalığı ve kalkandır. Aynı şekilde balık mezelerinin çoğu da Yunancadan girmiştir. Mesela tarama, havyar, likurinos gibi.
Sayfa 374Kitabı okudu
Ortadoğu ve İslamiyete geçiş evresinde Türkler şeker kullanmıyordu. Sadece bal kullanıyordu. Şeker gereksinimi de sadece baldan karşılanıyordu. Şarap, şeker, şurup, şerbet hepsi Arapça kökenden gelir. Bizdeki Türkçe kelimelerin etimolojisini araştırdığımızda yemeklerin kökenini de buluruz.
Sayfa 373Kitabı okudu
Herkes kendi mutfağını sever. 0-6 yaş arasında hepimizde bir lezzet hafızası oluşuyor. Yediğimiz yemekler, bir beğeni sınıflandırması oluşturuyor ve sonra her tattığımız şey bu filtreden geçiyor.
Sayfa 372Kitabı okudu
Reklam
Bu kitap yüzünden 1 aylık diyetimi bozmuş muyumdur :/
"Her şey değişti artık. Mesela biz şantiyi kendimiz yapardık ve her tatlıya göre şantiyle oynardık. Şimdi hazır alınıyor. Tadı hep aynı. Böyle olmaz ki..."
Sayfa 292Kitabı okudu
Atatürk’ün beyaz leblebi macerasını herkes bilir ama bunun devamı vardır. Atatürk yine bir gün gider Pera Palas’a ve rakı mezesi ister. Şef hemen ona beyaz leblebi getirir. Bu sefer Atatürk der ki, “Biz bunları yokluk, fakirlik dönemlerimizde yiyorduk, artık daha güzel bir şeyler getir de yiyelim.” Bunu herkes bilmez.
Sayfa 207Kitabı okudu
Kadıköy/Halkidona’
İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, Halkidona’ya kadı olarak Hızır Bey’i atamıştır. Zaman içinde burası Türkler tarafından “Kadının köyü” şeklinde anılmaya başlanmıştır.
Reklam
“Her işin başı önce meraktır. İlle de okula gitmek gerekmez. Ben büyük lokantaların önüne gider ve saatlerce yemeklere bakardım. Onları nasıl pişirdiklerini hayal eder ve sonra eve gidip denerdim. Beğenmediysem yine yapardım, yine yapardım, taa ki en güzel tadı ve görüntüyü yakalayana kadar…
Sayfa 75 - Hristo çobanoğluKitabı okudu
Askıda-kahve’
Sanırım askıda kahve sunumu onlara cazip geliyordu. Bu İtalya’da kafe-barlarda uygulanan, yoksullara yönelik bir sistem… Mesela iki arkadaş kafeye gidersiniz, iki yerine üç kahve sipariş eder ve ödersiniz. Mekân sahibi de bu parası ödenmiş kahveyi mekâna uğrayan bir yoksula ikram eder. Sosyal dayanışma aslında.
İstanbul eskiden de bugün olduğu gibi bir çekim merkeziydi. Aileler evlatlarının iyi eğitim alması, iyi yaşaması için buraya gelirdi. Günümüzde de aynı. İstanbul bir nehir yatağı gibi. Bazen cılız bir su akar bu yataktan, bazen de önüne ne gelirse katar… Azgın akıntılarda insanlar kendilerini korumaya çalışırlar.
İstanbul yüzyıllardır hem coğrafi, hem sosyolojik açıdan önemli bir kavşak. Farklı yerlerden insanlar burada buluşur, kaynaşır. Bizans’tan beri başkentlik yapmış bir kent. Babam hep “Nerede hareket, orada bereket” derdi. Bu tam da İstanbul’u tanımlayan bir ifade…
“Kötü olaylar oldu ama bunlar her yerde oluyor ve bunlara genelde politikacıların kendileri, yani baştakiler sebep oluyor. Yoksa halkın arasında her zaman dostluk hâkimdir. Biz böyle gördük, böyle biliriz.”
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.