Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İstanbul'un Kuytu Köşeleri

Aydın Boysan

İstanbul'un Kuytu Köşeleri Gönderileri

İstanbul'un Kuytu Köşeleri kitaplarını, İstanbul'un Kuytu Köşeleri sözleri ve alıntılarını, İstanbul'un Kuytu Köşeleri yazarlarını, İstanbul'un Kuytu Köşeleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çarşı neymiş ki? Satış yapılan yer demek, kısacası... Sözcüğün kökeni çâr-sû ... Farsça'dan dilimize, çarpıtılarak geçmiş. Dört taraf anlamında.
Daracık bir sokağa assalar beni teneke, kırmızı bir fener bir meyhane önünde dalgın düşüncelerle tempo tutup şarkılara sallansam …
Reklam
"Niçin bayram yapılır ki? .. Nedeni açık... Eğer zaman, dü­ğüm atılmamış bir ip tekdüzeliği içinde akarsa, öylesine bezdirir ki, miskinlik yaratır. Öyleyse, "zaman baba"ya da, arada bir düğüm atılır ki, geçmiş günler zevkle anılsın, gelecek zaman da, umut dolu olsun... Bayram etmek, bıktırıcı geçen zamana düğüm atmaktır. Bayram, hep bir bahanedir. Bayramlar, yaşamın kilometre taşlarıdır, yüreklerin temizlenme günleridir. Yüreklerin kapısı, penceresi açılır, durağanlaşmış ruh haletleri dışarı atılır, içeri temiz hava doldurulur."
220 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
İstanbul’un kuytu Köşeleri dedikten sonra, şimdi insanların ite-dürte yığıldığı kalabalık yerleri anlatmam, yadırganmasın!.. Buraları, şimdi bu hale geldi... Benim çocukluğumda, İstan­bul'un her yeri "kuytu" idi. Bir milyonun altındaki nüfus, yak­laşık 20 misli artınca, artık kuytu yer kalmadı. Biz anılarımızın mekanlarını, geçmişimizden bize kalan­ları, her şeyi ama her şeyi, taksit taksit yok ediyoruz. Hepsini yok ettiğimiz anda geçmişimizden, ruhsal olarak kopmuş olacağız. Acıklı sözler söylemek istemiyorum ama, bu kopuşun "ruhsal intihar" olduğunu, belirtmek zorundayım... Üzülerek.
İstanbul'un Kuytu Köşeleri
İstanbul'un Kuytu KöşeleriAydın Boysan · Yapı Kredi Yayınları · 2003119 okunma
İnsan çevreye kök salmadan yaşar mı? Yaşar görünüyorsa bile, ona da hayat denmez. Yalnız çevreye mi?.. Yetmez... Geç­mişe de kök salınacak. Sevilse de sevilmese de, geçmişe ille kök salmadan yaşanmaz ki... Bir insanın tüm geçmişinden bütü­nüyle kopmasının adına, başka bir şey derler. . . Bu düpedüz, ya­şamın sona erişi demektir.
Sayfa 216Kitabı okudu
Eskiden sokaklarımıza, orada oturan insanların ruhu yan­sırdı. Sokaklarımız, işlevi de olan birer halk sanatı yapıtıydı. Yaşayan insanlar birbirine saygı ve sevgi duyardı. Sokak, bu yaşamın sahnesi olurdu.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Adnan Kahveci, pek tipik bir insadı. O sırada içinde bulun­duğu siyasi çevreye bir türlü yakıştıramadığımız, olağanüstü dürüst bir adamdı. Dürüstlüğünün kanıtı, öldükten sonra büs­ bütün ortaya çıktı.
Sayfa 151Kitabı okudu
Dünyanın en lezzetli balıkları, soğuk sular­ da yetişir. Hem de, ya az tuzlu olacak, ya da tam tuzsuz... Onun için, Sibirya'mn Baykal Gölü'nde yetişen Omul, dünya­nın en lezzetli balığıdır."
İstanbul deyince aklıma bir martı gelir Yarısı gümüş yarısı köpük Yarısı balık yarısı kuş İstanbul deyince aklıma bir masal gelir Bir varmış bir yokmuş. İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir Anadolu 'da toprak damlı bir evde Gülcemal üstüne türküler söylenir Süt akar cümle musluklarından Direklerinde güller tomurcuklanır Anadolu 'da toprak damlı bir evde çocukluğum Gülcemalle gider İstanbul'a Gülcemalle gelir.
Reklam
İçimde hala ukdedir. İmam Efendi'nin güzel bir kızı vardı. Kısmeti çıkmış çıkmış, vermemişlerdi. Yaşı da, "olgunlaşmış" sayılırdı. Merak ederim. Acaba hiç vermediler de, kızı kuruttu­lar mı? Öğrenemedim.
Politika üst yönetiminde, “şaibeli kişi” yoktu. Pantolonumuzun yamalı, ayakkabımızın delik olması, hiç ama hiç önemli değildi. Bizim, İstanbul’da ya da Türkiye’de bize benzeyen çocukların ve gençlerin, sefillikle boğuşan şartlar içinde yaşadığımız sanılabilir… Yanlıştır. Biz ülkemizin geleceğine inançlı olan, çok umutlu ve mutlu zamanlar yaşadık. Asıl sefillik, sahtekâr ve aşağılık politikacıların at oynatabildiği, bir ortamda yaşamaktır. Konfor artışı bu türlü sefilliğin utancını azaltmıyor.
Sayfa 215Kitabı okudu
Geçmekte olan zamanın içini, tıka basa güzel ve anlamlı olaylarla doldurmak, şart… Miskince yaşamak, taksitle intihar demek… Zamanı yavaşlatmak yerine büsbütün durdurmak, yani hiçbir şey yapmamak, ruhsal intiharın ta kendisi…” Tosun önerdi: “Şu zaman ölçüleri, bana ters gelmeye başladı. Ben takvimden uzak kaldım… Yılmış, aymış, bana bir şey anlatmıyor.” Sordular: “Nasıl bir zaman ölçüsü kullanalım?” Anlattı: “Yani örneğin diyelim ki, 15 genel seçim sonra, biz demokrasi oluruz. Ben de ‘iki benzin zammı’ sonrasında, tatile çıkacağım demeliyim.” “Ya ‘bir benzin zammı’ sonrası, ne olur?” “O yarın sabahtır.”
Sayfa 168Kitabı okudu
“Marifet, çalışılacak zamanı planlamakta… O zaman içinde, hızlı çalışabilmekte… Eski İstanbul tekerlemesidir: ‘Acele etme, çabuk ol’ denirdi. Yani telaş etmeden, hızlı çalışmak gerektiği anlatılırdı. Telaş, zaman kazandırmaz… Akıl işi değil.”
Sayfa 168Kitabı okudu
“Karamsarlığa abone olmak aptallıktır.”
“En belalı zamanın bile, iyi bir yanı bulunur. Örneğin kötü zamanlarda, mizah gelişir. Daha ne istersin? İnsan kafasında mizah şimşekleri çaktıkça, ortalık aydınlanır…” Tosun sordu: “Aydınlandıkça, daha büyük kötülükler, ortaya çıkmaz mı?” “Çıkar ama, bu ışık insan kafasını öylesine hızlı çalıştırır ki, o insan daha derinler görüp, onlara da çare bulma gücünü edinir. Karamsarlığa abone olmak, aptallıktır.”
Sayfa 146Kitabı okudu
162 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.