Kimisi hayatını yaşamaya çalışarak ölür, kimisi yaşadığını sanarak. Ben çoğu insanın yaşayamadan öldüğünü düşünüyorum. Hem de farkına bile varamadan. Bi kere senden beklenen şeyler var. Kim bekliyor? Toplum. Ne bekliyor peki?
Senelerce oku, sevsen de sevmesen de. Başka? Mezun oldun, gitmen gerekiyorsa askere git. İstemiyorum. Gitmek zorundasın. Gerekmiyorsa? İş bulmak gerek. Askerden geldin işi buldun, bitti mi? Hayır. Yaşın geçmeden kendine uygun bir eş bul. Neden? Nedeni yok, bul işte. Tamam, buldum. Yeter mi? Yetmez. Bi de çocuk lazım. Tamam, çocuğum da var. Artık nefes alabilir miyim?
Hayatta yaşayabileceğimiz onlarca güzel an varken biz, bizden istenenleri yapmaya çalışıyoruz, istemesek bile. Monotonu yaşıyoruz, sevmesek bile. Ve bir gün başımıza kötü bir şeyin geleceğini hesaba katmıyoruz. Aslında her an olabileceğini bilsek bile.
İvan İlyiç'in rahatsızlandıktan sonra ölüm ve yalnızlıkla verdiği mücadele, içsel hesaplaşma ve kendisine yabancılaşan şeylere duyduğu nefret. Bir an her şey güzelken ansızın gelenle her şeyin altüst olabileceği gerçeği... Gerçeklerle yüzleşmek isteyenler için oldukça tatmin edici bir kitap. İyi okumalar!