Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Din-Edebiyat-Hayat

Kalemin Gölgesinde

Kâmil Yeşil

Kalemin Gölgesinde Gönderileri

Kalemin Gölgesinde kitaplarını, Kalemin Gölgesinde sözleri ve alıntılarını, Kalemin Gölgesinde yazarlarını, Kalemin Gölgesinde yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Memnuniyetin kaynağı insanın/şairin içi çünkü. Demek oluyor/anlamamız gerekiyor ki mutluluğun kaynağı dışarıda değildir, insanın dışında hiç değildir. Mutluluğun dışa vurumu ise gülüş...Dikkat edilirse kahkaha atmıyor şair. Acı acı da gülmüyor. Gülümsüyor sadece. Sebepsiz. Aslında sebep var gülüşüne: Hayatta olmak, insan olmak, nefes alıyor olmak yetiyor memnun, mutlu olmaya..."
Anadolu'da hangi eve bakarsanız bir türküyü hatırlarsınız : Evlerinin önü dardır geçilmez Suları soğuktur (Anam) bir tas içilmez Anadan geçilir yârdan geçilmez Cumbullu cumbullu aslanım aslan Evlerinin önü kahve dibeği Dibeğe vurdukça (Anam) oynar yüreği Ne sen gelin oldun ne ben güveyi Cumbullu cumbullu aslanım aslan Siz hiç içinde, apartman, site veya kat geçen bir türkü duydunuz mu? Batılaşma tarihinin üzerinden yaklaşık yüz seksen yıl olmasına rağmen apartman ve site övgülü bir türkünün olmamasını hayır olarak yorumlayabilir miyiz acaba?
Reklam
"Siz hiç içinde, apartman, site veya kat geçen bir türkü duydunuz mu? Ev ve evlerimiz sadece başımızı soktuğumuz bir barınak değildir; evlerimiz vatanımızdır."
Modern zamanlar vücut gelişimini, sağlığı, yürüyüşü, (kriket) lüksün bir parçası kılmış ve zenginliğin bir gereği olarak yerleştirmiştir . Kitlelerin “seyirci” olarak katıldıkları sportif etkinlikler bahis'e, iddiaya, aidiyeti hissettirme ve milliyetçi duyguların korunmasına, gençliği meşgul etmeye hizmet etmektedir. Sevinçler ve üzüntüler kitleselleştirilmiş gibi görünse de bu durum atomize olan toplumun dramıdır aslında. Futbol başta olmak üzere topʼlu bütün oyunlar, kriket, hokey oyunlarının bu kadar rağbet görmesinin sebebini buralarda aramak gerekir.
Aziz İoannes Hrisostomos’in dediğine göre Hz. İsa, hayatı boyunca hiç gülmemiştir. Bu anlatımdan sonra Hıristiyanlıkta gülüşün bile günah kabul edildiği olmuştur. Aziz Bernardino “Bu çağda gülmek ve zevk almak sağduyulu bir insanın değil, delilerin işidir.” sözü meşhurdur. XVIII. yüzyılın başında Versailles papazı Hebert bir vaazında ana babalara “Kızlarınız varsa, bedenlerinin saflığını koruyun ve onların yanında yüzünüz hiç gülmesin.” öğüdünü vermiştir. Manastır edebiyatı, dünyayı hor görme üzerine kurulmuştur. Hayat günahkardır, çünkü ilk günahın damgasını taşır. Sonuç olarak aslolan nefis terbiyesiyle, çilecilikle ve fani şeyleri küçümsemekle gerçek hayata, öbür dünyadaki hayata hazırlanmaktır. Buna karşılık İslam'da ne görüyoruz? Gülümsemeyi sadaka sayan bir Peygamberimiz var. Peygamberimizin ayırt edici vasıflarından biri idi tebessüm eden biri olması. O, savaş peygamberi idi ancak savaş esnasında evlenmekten de geri durmamıştı. İnsanlarla şakalaşır, yarışır, çocukları sever, yetimi, öksüzü sevindirmekten hoşlanırdı. Dünyaya küsmüş, dünya nimetlerini kendine haram etmiş biri değildi o (s.a.v.).
Mekânlarımız, şehitlerimiz sadece hayatta iken kimliğimiz, sığınağımız değildir; öldükten sonra da mekân tuttuğumuz yerlerdir. Hayatta nasıl gördükse, hangi anlamı yükledikse ölümümüzün de aynı değeri taşımasını isteriz ve nerelisin sorusu aynı zamanda ölmek istediğimiz yeri gösterir. İsteriz ki biz de Eyüp Sultan’da, o Peygamber dostunun,
Reklam
Bir kişinin nereli olduğunu sormak, sohbete girmek, tanışmak için seçilmiş iyi bir anahtardır. Alacağımız, aldığımız cevaba göre bir adım daha atarız. Eğer 0 yer ile ilgili bir şey biliyorsak, oradan gireriz ve sohbet ilerler. Verilen cevap ve bildiğimizi gösterdiğimiz ifade, aynı zamanda mcşguliyetimizi, bilgi kaynağımızı, niçin sorduğumuzu,
Sözün eksikliğinden veya muhatabin yetersizliğinden; insanın insanı yanlış anladığı yerlerde ne büyük faciaların yaşandığını hepimiz biliriz. Beşere ait bu yanlış anlamaların kısmen telafi edilmesi söz konusu olabiliyor. Ancak dini bilgi, itikadımızı ve amelimizi belirlediği; dolayısıyla hem dünyevi hem uhrevi sonuçlar doğurduğu için, imlasından noktalamasına, kelime seçiminden cümle kuruluşuna kadar her bir unsur ayrı ayrı önemi haizdir.
Dil bilmek, o dile ait kelime hazinesini, telaffuz, ses, kök, yapı, semantik olarak bilmenin yanı sıra; yazılı olarak ifade ederken imla, noktalama, siyak, sibaka en uygun (bağlam) kelime kullanmak ve ne söylenmek isteniyorsa onu tam olarak ifade etmek, demektir. İkinci dilden yapılan tercüme veya mânâlandırmada bu maddelere ek olarak özgün metnin deyimlerini, metaforlarını, mecazlarını ve muradı bilmek de eklenir.
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.