Din-Edebiyat-Hayat

Kalemin Gölgesinde

Kâmil Yeşil

Kalemin Gölgesinde Sözleri ve Alıntıları

Kalemin Gölgesinde sözleri ve alıntılarını, Kalemin Gölgesinde kitap alıntılarını, Kalemin Gölgesinde en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yirmi yılı aşkın edebiyat okutan bir kişi olarak biz, Fuzuli’nin Işk imiş her ne var âlemde İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak beytini açıklarken kıylükal için hiçbir zaman dedikodu, anlamsız, boş söz, saçma, gevezelik demedik, hep medreselerin eğitim metodundan bahsettik. Şairimiz bize şöyle diyor: “Alemi (kainatı, dünyayı, insanlığı, yaratılmışı) anlamak, sırlarını öğrenmek için ilim öğrendim ama ilim adamları hep aynı şeyleri tekrar ediyor. İlim, “Dedi ve deniliyor ki” metodunu takip ediyor, medreseler nakilden öteye geçemiyor. Hiç kimse kendinden bir şey söylemiyor. Çünkü onları konuşturacak bir biliş olarak aşk yok. Nakledilen ilim insanlara aşk vermiyor, halbuki âlem aşkın eseridir, ancak aşkla anlaşılabilir.” Bir medrese hocası olarak Fuzuli’nin, ilmi, dedikodu, boş söz, olarak görmesi zaten mümkün değildir, zira şiir yazmak için geometri, astronomi okuduğunu bildiren bir âlimden söz ediyoruz. Fuzuli, ilmin metodu ile aşk metodunu karşılaştırmaktadır.
"Siz hiç içinde, apartman, site veya kat geçen bir türkü duydunuz mu? Ev ve evlerimiz sadece başımızı soktuğumuz bir barınak değildir; evlerimiz vatanımızdır."
Reklam
Sözün eksikliğinden veya muhatabin yetersizliğinden; insanın insanı yanlış anladığı yerlerde ne büyük faciaların yaşandığını hepimiz biliriz. Beşere ait bu yanlış anlamaların kısmen telafi edilmesi söz konusu olabiliyor. Ancak dini bilgi, itikadımızı ve amelimizi belirlediği; dolayısıyla hem dünyevi hem uhrevi sonuçlar doğurduğu için, imlasından noktalamasına, kelime seçiminden cümle kuruluşuna kadar her bir unsur ayrı ayrı önemi haizdir.
Bir gün elime keşif ehli bir zatın sohbetlerini içeren bir kitap geçti. (Abdülaziz Ed-Debâğ-El-İbriz) Ermiş’in ifadesine göre “Agu” bütün çocukların (ana dilleri ne olursa olsun) dil öğrenme yaşına gelinceye kadar zikrettikleri evrensel bir kelimedir ve bu kelime ‘El-Halık’ anlamına gelen Allah’ın sıfatlarından birisi imiş. Eski Sanskritçede bu anlamda ve söylenişte bir kelime de varmış. Bu bilgiyi tabi ki test edemedik. Doğruluğu konusu ise sadece bir itikat olarak yer buldu zihnimde. Yıllar önce okuduğum bu bilgi, ülkemizin önde gelen bir bisküvi sanayiinin dergilere verdiği bir ilânla birleşti ve zihnimde bir flaş patladı. Bu bir tesadüf mü yoksa bilerek yapılmış bir iş mi orasını araştırmadım bile. İlân: “BÜTÜN ÇOCUKLAR AYNI DİLİ KONUŞUR: AGU” diyordu ve benim yıllar önce okuduğum bir bilgiye göndermede bulunuyordu. Biz de zamanında, bilinçsizce(!) tekrar ettiğimiz bu kelimeyle bitirelim yazıyı: -Agu.
Dil bilmek, o dile ait kelime hazinesini, telaffuz, ses, kök, yapı, semantik olarak bilmenin yanı sıra; yazılı olarak ifade ederken imla, noktalama, siyak, sibaka en uygun (bağlam) kelime kullanmak ve ne söylenmek isteniyorsa onu tam olarak ifade etmek, demektir. İkinci dilden yapılan tercüme veya mânâlandırmada bu maddelere ek olarak özgün metnin deyimlerini, metaforlarını, mecazlarını ve muradı bilmek de eklenir.
Ok Meydanı, ecdadımızın kuvvet yeteneğinin canlı bir tarihidir. Bu meydandaki Tekke, pazartesi ve perşembelerde kurbanlar kesilerek açılır, bütün yaz gençler, ihtiyarlar, nişana ve menzile ok atar, bin adıma ok atanlara “hinci”ler, bin yüz adıma atanlara binyüzcüler... gibi unvanlar verilirmiş. Örneğin, Sultan Hamid devrinin Cihan-ı Seraskeri (Silâhlı Kuvvetler Komutanı) Rıza Paşa binyüzcülerdenmiş. Sultan Abdülaziz, saltanatının sonlarına kadar Osmanlı ülkesinin her tarafında idman ve diyete, zinde oluşa büyük bir merak vardı. Anadolu’da cirit, tokmak oyunları oynanır, Erzurum’da, Trabzon’da, Sivas’ta, Aydın’da halk oyunları, folklor yapılır, keçeye kılıç vurulur, ibrişim kesilir, at oynatılırdı; düğünlerde delikanlılar taş atarlar, cirit oynarlar, hayvan yarıştırırlar, başa, ortaya güreşirlerdi. Görülüyor ki ecdadımız idmandan zevk alırdı. Zamanın silâhları ve savaş yöntemi olarak ok ve cirit atmak, kılıç kullanmak gibi bireysel idmanlarda yarışmalar tertip ederdi. Zevk için yapılan idmanları da tetkik ettiğimiz zaman bunların bir millet terbiyesi olmaktan ziyade bir ümmet terbiyesi şeklinde olduğunu görüyoruz.
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.