Kanaldaki Ölü kitaplarını, Kanaldaki Ölü sözleri ve alıntılarını, Kanaldaki Ölü yazarlarını, Kanaldaki Ölü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Martin Beck Serisi 1 / Kanaldaki Kadın
10 kitaplık Martin Beck serisinin ilk kitabı Kanaldaki Kadın. İskandinav polisiyesi. Teknolojiden çok uzak bir dönemde büyük bir uğraşla çözülen bir cinayet vakası. Ve dedektif Martin Beck...
•
Sürekli dedektife övgüler yağdıran, fazla abartan, şişiren bir kitap olmadığı için ve sihirli bir değnek değmişçesine olaylar birden çözülmediği, cidden uzun emek ve uğraşlar verildiği için konuyu da dedektifi de çok sevdim
•
Bir sürü ödülü boşuna almamış.
•
İsveç’te bir kanalda bir kadın cedesi bulunur ve komiser Martin Beck bu cinayeti çözmek için işin başına geçer. Önce kadının kimliğini tespit etmek ve sonra da katili bulmak zorundadır. Ülkenin dışına taşan bir soruşturma başlar. Kamera yok, GPS yok. Geride bırakılan iz yok. Yorucu ve soru işaretleriyle dolu bir soruşturmanın ardından sezgileri güçlü komiserimiz katili tehlikeli bir kanala çeker.
1960-1970 yılları arasında yazılmış bir polisiye seri Martin Beck.
Çift yazarlı bir seri bu. Ve dönemin modern polisiye türünü de öncülük etmiş.
Iskandinav polisiyesinin belki de temelini atmış Per Wahlöö ve Maj Sjöwall.
Yazıldıkları dönemi göz önünde bulundurduğumuzda bir cesedin kimlik tespiti bile haftaları bulabiliyor ki okuduğumuz romanda ölen kadının kimliği üç haftada tespit edildi. Cep telefonu yok.Bilgisayaryok. Telgraf ,sabit telefon ya da mektup ile iletişim kurarak cinayet vakasını aydınlatmaya çalışıyorlar. Katili bulmak ise bu vakada neredeyse altı ayı buldu.
Diyaloglar çok yalın. Aykırı karakterler yok. Martin Beck ,diğer dedektif karakterlere göre daha sakin ve normal. Sakin sakin konuşarak suclulara yaptıkları eylemleri itiraf ettiriyor.
Tüm bu olayların yani sıra Noel zamanindaki tüketim çılgınlığı, toplumsal dayatmalar,aile baskısı, ahlakcilik, cinselliğin bastırılması gibi konulara da ince dokundurmalar var.
Iki sosyalist yazarın yazdığı polisiye romanda böyle olur zaten....
" Birçok suç başlangıçta esrarengizdir."
Herkese Merhaba
Polisiye bir serinin ilk kitabıyla sizlerleyim.
Maj Sjöwall ve Per Wahlöö çifti 1960 ve 1970'lerde 10 kitaplık Martin Beck serisini yazmışlar. Yazdıkları seri birçok polisiye yazarına ilham olmuş modern polisiye klasiğidir. Edgar Allan Poe ve İsveç Akademisi ödülüne sahip seri o yıllarda teknolojinin yetersizliğine rağmen zor koşullarda nasıl cinayet davaları araştırıldığını gözler önüne seriyor. Şimdiki zamanın imkanlarıyla kıyaslamadan okunması gereken bir seri diyebilirim.
8 Temmuz 1964 yılında İsveç'te bir kanalda kadın cesedi bulunur. Şehir içi ve çevre polis merkezlerinden de kayıp ihbarı gelmemiştir. Cesedin kimliğini ve ölüm nedenini çözmek için Martin Beck görevlendirilir. Martin Beck, hırsı olmayan soğukkanlı bir dedektiftir. Martin ve arkadaşlarını zor bir görev bekliyor.
Öldürülen kadın kimdir?
Katilin amacı neydi?
Martin Beck katili yakalamak için nasıl bir plan yaptı?
Soruların cevabı için kitabı okumalısınız.
Kitap ilk başlangıçta oldukça keyifli idi. Dili akıcı, İsveç ile ilgili detaylar, kuzey Avrupa yaşam stiline ait detaylar oldukça keyifliydi.
Fakat olay örgüsü çok durağan. Bir süre sonra sıkıldım ve sonunu zor getirdim. Kitapçıda bu seriyi görünce çok sevinmiştim çünkü iskandinav polisiyelere bayılırım. Ara verip aynı seriden başka bir kitap daha deneyeceğim.
Öncelikle kitap 1940 ile 1960 senesi arasında yazıldığı göz önünde bulundurursak, günümüze göre iyi çeviri yapılmış ve gereksiz detaylardan kacınılmış, güzel bir kitap fakat istediğim akıcılığı ve aksiyonu yakalayamadım, güzel geçişlerin olduğu özenli cümlelerle sade bir anlatım yapısına sahip polisiye romani okunulabilir.
Kanaldaki Kadın - 336 sayfa
Maj Sjöwall - Per Wahlöö
İsveç Ulusal Denizcilik Akademisi kanallarda yaptığı temizlik sırasında bir kadın cesedi bulur. Olayı çözmek için Martin Beck ve ekibi çağrılır. Ekibin elinde ne kadına dair ne de katile dair hiçbir ipucu yoktur. Nereden başlasalarda sonuçlandıramazlar. Olayla ilgili yardımı çok uzak bir ülkeden alacaklardır. Cinayetin çözümü ise yıllar alacaktır.
Kitabın ilk yayın tarihi 1965 yılı. Bu tarihte yazulınca da pek çok polisiye kitaba esin kaynağı olmuş.
Yazarlar Maj Sjöwall ve Per Wahlöö' nün bir çift olduğunu belirtmek gerekiyor.
Ben kitabı beğendim. On kitaplık serinin devamını da okumak istiyorum.
Sayısız Polisiye Yazarına Esin Olan
BİR MODERN POLİSİYE KLASİĞİ
•
Kitaba başlarken şimdiki zamanı ve şu anda okuduğunuz tüm polisiyeleri unutun. Çünkü Martin Beck ile 1960'lı yıllara yolculuk ediyoruz. O dönemde bir soruşturma yürütmek bugüne kıyasla çok zor. Bunu bilerek, o dönemi göz önüne alarak okumaya başlayınca tüm taşlar yerine oturuyor.
Kitabımızda ölen kadının kimliğini belirlemek bile ekibimizin altı ayını alıyor. Katili yakalamak için çıktıkları zorlu yolculukta bir sürü fedakarlık yaptılar. Sabırla, özveriyle, tüm dikkatlerini bu işe verdiler.
Martin Beck bir sorgu uzmanı ve diğer astığım astık, kestiğim kestik sorgu uzmanlarına benzemiyor. Çok sakin ve işinin ehli biri.
Sakin sakin suçluya suçunu itiraf ettirmekte bir numara. Bir de bir dava çözülene kadar başka bir şey düşünemeyen ve sürekli beyninin içinde çarklar dönen biri.
Başlarda biraz kıyaslama yapıp, kendimi zor bir okumanın içine sokmuş olsam da sonradan adapte olunca, tabi biraz da katili bulmak için adımlar atılmaya başlayınca daha kolay bir okuma yaptım. Tabi bunda okuma arkadaşlarımın payı büyük. Daha önümüzde uzun bir yolculuk var bakalım bizi en çok etkileyen hangi kitap olacak
İsveç'te bir kanalda bir kadın cesedi bulunur. Martin Beck bu cinayeti çözmek için görevlendirilir.
Ama ne kadının kimliği bellidir, ne de katile dair bir iz vardır.
Martin Beck ve mesai arkadaşlarını zorlu bir görev bekler.
Kitabı okumaya kapağına ve arkasındaki yazıya bakarak karar verdim. Siz de bakarsanız görürsünüz ekstra övgülerle dolu. Bende polisiye anlamında çok eser okuduğum için biraz Kuzey tarzına merak saldım ve bu romanı okudum.
Kitabın beğendiğim birkaç yönünü başta söylemek isterim. Sürükleyici ve akıcı bir kitap diyebiliriz. Dili sade ve kelimeler anlaşılır. Olay örgüsünden şaşmadan ve hemen hemen hiç dışına çıkmadan anlatılmış. Bu ne kadar iyidir tartışılır,örneğin John Verdon'un kitaplarında karakterlerin özel hayatı da sık sık işleniyor ve ayrı bir tat katıyor hikayeye. Bence güzel de oluyor.
Bu kitapta çok basite indirgenmiş olaylar. Beklentim yeni bir Sherlock Holmes görmekti,hatta incelemeler ve kitabın kapağı bize bunu dedirtmek için uğraşmış resmen. Sadece kapaktakk fotoğraf bile bu açıdan satılmasına zemin hazırlıyor. Ama gel gelelim dedektifimizin Sherlock ile hiçbir alakası yok. Çok daha sıkıcı,daha beceriksiz. Ayrıca yazarların da (iki yazar birlikte yazıyor) Arthur Conan Doyle ve üslubu ile alakası yok. Sayfalarca diyalog görebilirsiniz kitapta. Sanki yazarlarımız karşılıklı konuşurken kenardan da birisi bunu yazmış gibi duruyor.
Neyse fazla yermek de övmek de doğru değil. Ben okumanızı tavsiye etmem. Ama merak ediyorsaniz serinin 1.sini okuyup diğerlerini deneyip denemeyeceginize karar verirsiniz.
Sjöwall & Wahlöö'nün 10 kitaplık polisiye serisinin 1965'te yazdıkları ilk bölümü. Serinin tamamını işiniz gücünüz yoksa 4-5 günde bitirmeniz mümkün. Romancılıkta ender görülecek bir şekilde gerçek hayata çok uygun kısa diyaloglara dayalı sayfalar mevcut. Laf ebesi Bernie Günther ya da içli Kurt Wallander'in aksine Martin Beck
Agatha'cığıma iki kanki buldum.
Maj Sjowall ve Per Wahlöö .
Martin Beck serisini tanımama
Elif Acar vesile olmuştu. Yorumunu gördüğümde , olay örgüsünün geçtiği dönemin, 60 lı yıllara dayandığını okuduğum an, "Aman Allahım ,bu kitabı muhakkak okumalıyım." demiştim. Çünkü , geçmişe ışık tutan her kitabı farklı bir kefeye
Ödüllü Dönem polisiye klasiklerinden olan Martin Beck #kanaldakikadın ile seriye start verdim. Kitap 1960-70 lerde yazılmış ve o dönemin şartlarına göre oldukça durağan geçen bir polisiye kitabıydı. Neden durağan çünkü teknoloji günümüzdeki gibi ilerlemiş değil ve işler posta ve telgraf gibi yöntemlerle yürütülüyordu. Durağan geçmesi sadece bunlardan kaynaklı değil, olayların akışıyla da ilgili elbette. Kan yok, vahşet yok, aksiyon yok, elle tutulur bir heyecan, gerilim yok.
İsveç'te bir kanalda kadın cesedi bulunuyor ve Komiser Martin Beck önce kadının kimliğini tespit etmek için sonra da katili bulmak için iş başına geciyor. Aylar süren kimlik tespiti, katili bulma aşaması hiç te kolay olmuyor tabii ki.
Kitap oldukça akıcı anlaşılır ve sizi yormayan bir dille yazılmış bir çırpıda okuyup bitirebilirsiniz. Lakin okurken polisiye olduğu için beklentinizi sakın yüksek tutmayın. Aksi taktirde hayal kırıklığına uğrarsınız. Tek yapmanız gereken o dönemi düşünerek ve kıyaslama yapmadan okumak.
Okuduguma pişman mıyım? Tabii ki hayır. ama serinin ilk kitap oluşu ve olay akış heyecanının düşük olmasından kaynaklı nötr üm şimdilik.