Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kanla Abdest Alanlar

Ergün Poyraz

Kanla Abdest Alanlar Gönderileri

Kanla Abdest Alanlar kitaplarını, Kanla Abdest Alanlar sözleri ve alıntılarını, Kanla Abdest Alanlar yazarlarını, Kanla Abdest Alanlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Said-i Nursi, Kurtuluş Savaşı sırasında insanlarımızı sırtından vuran Kürt Teali Cemiyetinin 3 numaralı kurucusudur. Yine Kürt Neşri Maarif Cemiyeti-nin kurucuları arasındadır. Sultan Abdülhamit, onu bu zararlı faaliyetlerinden dolayı önce tımarhaneye sonra da hapse göndermiştir.
AB Yolundaki Gerçek
Avrupa Birliğine giriyoruz, gireceğiz, kapısındayız, kenarında, köşesindeyiz masallarını kesin bir dille sona erdiren açıklamayı Vatikan Kilisesi yapıyor, bizim dangalaklar ise Avrupa Birliği masallarıyla hala saf insanlarımızı kandırıyorlardı. Alman Başbakanı Kohl bile Avrupa birliği, bir Hıristiyan birliği dememiş miydi. Bu nedenle Türkler bu
Reklam
Dinlerarası diyalog
Hıristiyan Misyonerlerin dört bir yanda cirit attığı ve alabildiğine Hıristiyanlık propagandası yapılan bir dünyada yaşamaya adeta mahkûm edilmişiz. ‘Dinlerarası diyalog ve hoşgörü’ sloganlarıyla dünyayı Hıristiyanlaştırma ve Batı’nın iyice kölesi haline sokma projesi adım adım uygulanmak istenmektedir. Papa II. John Paul’un 2000 yılına girerken yani 24 Aralık 1999 tarihinde yayınladığı mesajdan da bu gerçeği anlamak mümkündür. “Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırdı. İkinci bir yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hıristiyanlaştıralım.” Yine; ilk defa 1962’de toplanan ve 2. Ve 3. oturumu 6 Ağustos 1964’de yapılan II. Vatikan Konsilinin bu iki oturumu arasında Papa VI. Paul’ün, temel konusu “Diyalog” olan Ecclesiam Suam” isimli genelgesinden sonra aynı çizgiyi takip eden papa II. John Paul’ün 1991 yılında ilan ettiği “Redemptoris Missio”, “Kurtarıcı Misyon” isimli genelgesinde aynen şöyle deniyordu:
FETULLAH GÜLEN VE PAPA
1998 yılının Şubat ayının sevgililer gününe denk düşen günlerde Fetullah Gülen ile Papa II. Jean Paul Vatikan’da buluştular. Bu buluşmayı ise CIA organize etti. Gülen’in basın önündeki itirafından da anlaşılacağı üzere ABD Ankara eski büyükelçisi Morton Abramowitz buluşmada başrolü oynadı. Fetullah Gülen 8 Şubat 1998 Pazar günü Vatikan’a hareketinden önce yaptığı açıklama da, “Birkaç ay önce Abramowitz cenaplarının yardımıyla bu buluşma gerçekleşti” dedi. ABD eski Savunma Bakan yardımcısı Richard Perle, FBI ve MOSSAD’ın paravan Yahudi örgütü Ayrımcılıkla Mücadele Birliği (And- Defamation league/ ADL) ve Moon tarikatı bu buluşmayı organize edenler arasındaydı. Vatikan buluşmasının temelleri, Gülen’in sağlık(!) kontrolü gerekçesiyle bulunduğu New York’ta atıldı. Bu günlerde görüştüğü Amerikalılardan biri de, 1996 yılında CIA Başkanlığına aday gösterilen, Carnegie Vakfı Başkanı Morton Abramowitz idi.
ONLAR DA DESTEKLEMİŞ
Malvarlığı bu denli büyük olan Fetullah Gülen, imparatorluğunu kurarken Devletin en üstündeki kişilerden bile destek gördü. Gülen, Türkiye Cumhuriyeti’nin Yedinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in referans mektuplarıyla pek çok ülkede okullar açtı. Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazı dizisinde, Özal ve Demirel’in Gülen’e yardımcı olunması için yazdığı referans mektuplarına da yer verildi. “Devleti ele geçirmeye çalışan Fetullah Gülen’i, devletin Cumhurbaşkanları Özal ve Demirel’in referans mektuplarıyla destekledikleri belirlendi. 1980’lerden itibaren hakkında raporlar tutulan ve devleti ele geçirme yolundaki girişimleri konusunda yetkililerin dikkati çekilen Fetullah Gülen, tüm bunlara karşın devletin en üst düzeyindeki kişilerden destek ve koruma gördü. Bu destek ve koruma, uluslararası düzeyde de kendini gösterdi. Dönemin Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal ile Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kişisel yakınlıklarının dışında, Kafkaslar ve Orta Asya’daki cumhuriyetlerin devlet ya da Cumhurbaşkanlarına Fetullah Gülen’in girişimlerine yönelik referans mektupları yazdılar.
Sayfa 301Kitabı okudu
Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu
Fetullah Gülen, Küçük dünyasında adeta kendisini evliyalar üstü gösteriyor. Arkadaşlarının yattığı yöne, Kitaplarının bulunduğu istikamete, kıbleye karşı ve babasının kilometrelerce ötede bulunduğu tarafa ayaklarını uzatamayarak günlerce yatıp uyuyamayan... Giydiği çoraplardan, kullandığı mendillere kadar bir çok eşyaları daha küçüklüğünden beri çok büyük alim olacağı düşünülerek aile efradı ve diğerlerince kapışılıp saklanan... Kısaca, bir karıncayı bile incitmek şöyle dursun, değil bir karınca bir pireye bile haksızlık yapmadığı, aylarca, yıllarca defalarca lanse edilen Fetullah Gülen, nüfustaki yaşını büyüterek, devlet memuru oluyordu. Böylece haksız yere bir başkasının yerine göreve başladığı yetmiyormuş gibi üç sene öncesinden de hakkı olmayan maaşı cebe indirmeye başlıyordu.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Amerikan savaş gemisi limanayanaştığında, genelev ve özel aşk evleri ziyaretçilerinin emir ve görüşlerine hazırdı. Böylece ABD ile sıcak ilişkilerde başlamış oluyordu. Haa, bu arada İstanbul’u fethetmek ve yine işgalden kurtarmak için canlarını bir an için bile tereddüt etmeden veren dedelerimizin kemikleri sızlasa da ne gam! amaç; Amerikalı dostlarımız(!) memnun olsun. Bu işlerde o kadar ileri gidildi ki, 1950’lere geldiğimizde özel adamlara özel kadınlar da sunulmaya başlandı. Endonezya diktatörü ülkemize geldiğinde, günün en seçkin kadını olan dansöz Özcan Tekgül ikram edilmek istenmişti. Kadının; “Ben o yağ tulumunun koynuna girmem” diyerek diretmesi üzerine, anlı şanlı görevliler yeni bir kadın bulana kadar kan ter içinde kalmışlardı
Hazırlıklar cenaze için değil, yeni dostlarımızın mürettebatlarının ağırlanması, onların bir dediğinin iki edilmemesi içindi. Missouri adlı savaş gemisindeki askerleri bağrına basıp, sımsıcak bir ilgiyle karşılamak üzere, devlet üzerine düşen hiçbir özveriden kaçınmıyordu. Bu amaçla Conilerin kadın ihtiyacının karşılanması bile düşünülüp, programlanıyordu. Subaylar için özel aşk evleri organize edilirken, erler için de “Genelevler” baştan aşağıya yeniden dizayn ediliyordu. İstanbul genelevinde tam bir seferberlik başlatıldı. Sokaklar duvar diplerine kadar yıkanıp temizlendi. Genelevlerin badana ve boyaları tekrar tekrar elden geçirildi. Hayat kadınlarının en seçkinleri görevliler tarafından doktorlara muayene ettirildikten sonra, bir de hamama götürülüp yıkandı. Bu arada genelev yerli müşterilere yasaklandı. Kaçamaklara karşı da genel ev kapısına nöbetçiler kondu.
CHP, tüm geleceğini tehlikeye atma pahasına ve dahi yardım alma umuduyla “Demokrat olduk” diyerek çok partili hayata geçmek zorunda kalıyordu. Bu arada Amerika ile ilişkilerin gelişmesinde her olay etken oluyordu. 1946 yılında Amerika’daki elçimiz Münir Ertegün ani bir kalp krizi ile hayata gözlerini kapıyordu. Amerika, aradığını fırsatlardan birini daha yakalamıştı. Jest olsun diye elçimizin cenazesini “Missouri” adlı savaş gemisiyle, Türkiye’ye göndermeye karar verdi. Gemi Amerika’dan yola çıkar çıkmaz, hükümette karşılama hazırlıklarına başladı.
Babası
Fetullah Gülen’in babası Ramiz Efendi 1905 doğumlu. Onun en çok etkilendiği kişilerden biri. O halde babasını da ondan izleyelim: “... Babam dikkatli yaşardı namazlarına çok dikkat ederdi. Onun da gözü yaşlıydı. Vaktini hiç zayi etmezdi. Tarladan eve geldiğinde ayağının çarığıyla, yemek hazırlanıncaya kadar, hemen bir kitap açar ve okurdu. Onda kitap okuma bir zevkti. Yolda gidip gelirken de ağzı boş durmaz, ya Kur’an okur ya da yeni ezberlediği Arapça veya Farsça bir beyti tekrar ederdi... Gayretliydi. Okuma-yazmayı kendi şahsi gayretleriyle öğrenmişti... Sahabe efendilerimize cinnet derecesin de bir sevgisi vardı. Onun sahabeden bahseden kitapları hep aşınmış ve yer yer yırtılmıştır. Kim bilir her birini kaç defa okumuştur. Diyebilirim ki, sahabe sevgisini bana ve kardeşlerime babam aşıladı. Biz, küçüklüğümüzden beri, onları kendi aile fertlerimizden birer parça gibi kabullendik ve öyle de sevdik. Babam sahabeden bahsederken, gözleri hep bir meçhule doğru kayar ve anlattığı sahabenin hayaline dalar giderdi...” Fetullah Gülen bunları anlatırken insanın aklına hemen şu soru geliyor, bu kadar sahabe aşkına sahip birisi çocuklarına sahabeden isim veremez miydi? Oysa verdiği isimler; Fetullah, Sıbgatullah ve Mesih.
Reklam
“Öyleyse ne yapmalı” sorusuna cevap ta yine Amerikalı uzmanlardan geldi. Bölge ülkeleri açısından en büyük ve en kuvvetli yatıştırıcı “din” faktörüydü. Aydınlanma diğer bir deyimle sanayi devrimini tamamlayamamış olan bu ülkelerde sınıfsal anlamda örgütlenme bilinci gelişmemiş halkın tek sığınağı ve dayanağı din olgusuydu.”
“Ancak, geri kalmış doğu ülkeleri için aynı şey söylenemezdi. Zira bu ülkelerde Ulusal gelir çok düşük, hızla büyüyen nüfusla beraber işsizlik oranı da dünya standartlarının çok üstündeydi. Gelir dağılımı açısından da insanları arasında uçurumlar bulunan bu ülkelerde, doğal olarak sınıflar arası uçurumlar da korkunçtu. Bu durum provokasyonlarla maniple edildiğinde iç savaşlara yol açabilirdi.”
1972 yılında cumhuriyet senatosu tabi üyesi mehmet özgüneş ve 14 arkadaşı tarafından devlet bakanları ve o günlerde demirelin sağ kolu durumundaki refet sezgin ve hüsamettin atabeyli tarafından görevi kötüye kullandıkları gerekçesiyle açılması istenen soruşturmalarda gizlenen raporlarda ortaya çıkıyor, kürtçülerle nurcuların işbirliği ve beraberlikleri, ülke ve silahlı kuvvetlere olan hasımlıkları belgeleniyordu. Demirel ve ekibince fettullahın hamisi en yakın dava arkadaşı kürtçü ve nurcu yaşar tunagör ve çetesi hakkında gizlenen raporlar...
Sayfa 101Kitabı okudu
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.