‘Kötülük yapmak kolay ama itiraf etmesi ölüm. İnsanlar birbirlerine kötülük yaparak yaşıyor. Ancak böyle olursa hayatta kalabiliyor artık. Yapmazsa, bundan kaçınırsa daha beteri kendi başına geliyor, bunu bildikçe daha da saldırganlaşıyor.’
.
Tek kalem; bağımsız hikayeler, birbirinden geçen hikayeler, birbirini takip eden hikayeler. Ve hepsi birleşince damakta kalan ‘bitti mi ki şimdi?’ tadı.
.
Mahir Ünsal Eriş, burnun direğini sızlatan hikayeler anlatıyor. İçinde uhde kalanları, çok sevenleri, iftira denen o meluna maruz kalanları, gülüp ağlamak arasındaki kararsızlığı çekenleri; kısaca bizi anlatıyor.
Yumuşak geçişlerle de değil hani. Oldukça sert ve doğrudan yapıyor bunu. Çünkü yaşamlarımız o kadar güvenli zeminler üzerine kurulu değil.
.
Bir alıntı daha iliştirip, yolu öyküden geçen her yüreğe selam ileteyim:
“Cinayet. Ne büyük kelime. Hele de bizimki gibi küçük memleketler, bizim gibi küçük garibanlar için. Ama insan, kapısını hangi kelimenin ne zaman çalacağını bilemiyor işte. Hayat, insanı en çok kestirilemez oluşuyla yoruyor.”