Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Avrupa'nın 20. Yüzyılı

Karanlık Kıta

Mark Mazower

Karanlık Kıta Sözleri ve Alıntıları

Karanlık Kıta sözleri ve alıntılarını, Karanlık Kıta kitap alıntılarını, Karanlık Kıta en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
I. Dünya Savaşı altmiş beş milyon erkegin silah altına alınmasına neden oldu, sekiz milyondan fazlasını oldürüp, yirmi bir milyonu­nu da yaraladı ; kıtanın eski imparatorluklarındandan dordünü süpürüp attı ve Avrupayı, Thomas Masaryk'in deyimiyle, "geniş bir mezarlığın üzerine kurulmuş bir laboratuvara döndürdü
Soğuk Savaș basit bir bürokratik hata sonucunda sona ermiști. Birden fazla Batılı gazeteci 9 Kasımdaki basın toplantısında o can alıcı soruyu sorduğunu öne sürmüştür: Hükümetin yorgun basın sözcüsü Günter Schwabowski tarafından daha yeni açıklanan, Doğu Almanlar için serbestleştirilmiş seyahat kuralları ne zamandan geçerli olarak bașlayacaktı? Bu konuda bir talimat almamış olan Schwabowski doğaçlama yanıtlamıştı: "Şu andan itibaren." Daha sonra ise yetkililerin, binlerce kişiyi birkaç saat içinde Checkpoint Charlie'ye yönelten "aceleyi, hissi dürtüyü" öngöremediğini itiraf edecekti. Şaşkın sınır muhafızları ne yapacaklarını bilemiyordu; siyasetçiler insanların geçmesine izin vermelerini söylediklerinde, onlar bunu yapmıştı bile.
Sayfa 515Kitabı okudu
Reklam
Liberal bireycilik karşısındaki saldırılarıyla, faşizm devrimci sonuçları olan bir toplumsal proje önerdi. Yaşamı kamusal ve özel alan olarak ayıran burjuva bölümlenmesinin yerine, siyasetin topyekun bir deneyim olarak yaşandığı '' totaliter '' bir kavramsallaştırma konulacaktı : '' Siyaseten faşist olup ; okulda, aile çevresinde, iş yerinde faşist olmamak diye bir şey yoktur. '' Duçe 'nin iktidarda kaldığı uzun dönem boyunca yer alan pek çok yön değişikliği ve dönüşe rağmen, faşizmin en azından bu unsurları hiç değişmemiştir.
Sayfa 36 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Bütün ideolojilerin ortak yanı, kendi ütopyalarını - evrensel komünizm, küresel demokrasi ya da bin yıllık Reich - tarihin sonu olarak göstermeyi sevmeleridir. Ignazio Silone 'nin ' ' Tarihi, kazanan tarafla özdeşleştiren genel erdem ' ' olarak tanımladığı şey hepsinde görülür.
Sayfa 12 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
1908 yılında, Osmanlı kenti Selanik'te yaşayan birisi, "Anayasa o ka­dar güzel bir şeydir ki, ne oldugunu bilmeyen bir eşektir" demiştir.
Emil Cioran ve Mircea Eliade gibi genç Rumen entelektüeller, Hitler'in "demokratik akılcılık"a saldırısını ve tanrısal ve manevi totaliterliğin enerjisini selamlıyorlardı. Liberalizmin bireyciliği yüceltmesi karşısında, fedakarlığın, itaatin ve toplumsal görevin ruhunu öneriyorlardı.
Reklam
Önde gelen Britanyalı bir tarihçi, günümüz Avrupa'sının lekeli olduğunu kabul etmemek için, Yugoslavya'yı barbar Üçüncü dünyanın bir parçası olarak görmeyi yeğleyip, Bosna'daki savaşı '' yalnızca antropologların anlayabileceği, ilkel bir kabile çatışması '' olarak tanımladı. Görüldüğü kadarıyla, 20.Yüzyılın canice sicili bile Avrupalıların kendini kandırma kapasitelerini düşürmemiş.
Sayfa 15 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Savaş sonrası Avrupa, Batı ile ozdeşleştirildi. Bir kenara itilen Dogu Avrupalılar, kendilerini barbarlardan uzak tutabilmek amacıyla "Orta Avrupa" olduklarını düşünmeye başladilar. Alışkanlık günümüzde de sürdürülmektedir: Onde gelen Bri­tanyalı bir tarihçi, geçenlerde, günümüz Avrupa'sının lekeli oldugunu kabul etmemek için, Yugaslavyayı barbar üçüncü dünyanın bir par­çası olarak gormeyi yegleyip, Bosna'daki savaşı "yalnızca antropologların anlayabilecegi, ilkel bir kabile çatışması olarak tanımladı. Görüldüğü kadarıyla, 20. yüzyılın canice sicili bile Avrupalıların kendile­rini kandırma kapasitelerini değiştirmemiş
Şavaşın Çocuklar Üzerindeki Psikolojik Etkileri
Yetim kalan çocuklar şefkate kuşkuyla bakıyorlar ve şiddete yatkın, genellikle de tehlikeli oluyorlardı. ''Ahlak yasasının egemenliğinden kurtulmaları'' suç, ani ve denetlenemez öfke ya da daha genç ve zayıf çocuklara karşı kaba davranışlarda kendisini gösteriyordu. Şiddete karşı kayıtsız tavırları, oyunlarında da ortaya çıkıyordu. Kamplardan kurtulan bir grup Yahudi çocuğun garip davranışı karşısında İngiliz hemşireler hayrete düşmüştü. Dışarıdan gelenleri kabul etmeyen, içine kapalı bir alemde yaşayan bu çocuklar, büyüklerden yardım ya da destek beklemez görünüyordu. Eğer gruptan bir çocuk kaybolursa, diğerleri gayet doğal bir şekilde şöyle diyordu: '' Eh, o öldü.''
Sayfa 303 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Yeni anayasaların çogu, demokratik, milliyetçi ve cumhuriyetçi karak­terlerini vurgulayarak bahsediyordu. Bu nedenle, 1920 Avusturya anaya­sasının 1. maddesi, "Avusturya bir cumhuriyettir. Egemenlik halkındir", der. Litvanya anayasası şöyle başlar: " Litvanya devleti bagimsiz demokratik bir cumhuriyettir." Egemenlik genellikle "halkındır; ama bazilarında, örnegin Polonya, Serbest İrlanda ( 1922 anayasası) ve Yu­nanistan'da, "ulus"a aittir. Sirpların, Hırvatların ve Slovenlerin krallığı 1921 anayasasında, umutla ve ısrarla şoyle denmiştir: "Krallığın tüm tebaası için bir tek milliyet vardır"; Çekoslovaklarınki de hemen hemen aynıdır. Weimar anayasası, benzer şekilde, "ulusun kendi ken­dini örgütleyen bir halk olarak öz-bilinci"ne olan inancı ifade eder.
Reklam
20.Yüzyılda Sağın Biçimleri
Can alıcı farklılık, saati demokrasi öncesi seçkinci döneme geri çevirmek isteyen eski sağla, kitle politikaları aracılığıyla iktidarı ele geçirip sonra da elinde tutan yeni sağ arasındaydı. Birinciler arasında General Franco ve Yunan diktatör Metaksas vardı. Bunlar kitle politikalarından çekinen, monarşi ve kilise gibi yerleşik düzenin kaleleriyle iş birliğine giren adamlardı. Yeni radikal sağ, tersine İtalya ve Almanya 'da seçimler ve parlamenter süreç sonunda iktidara yükseldi. Aracı, yeni kitle politikalarına alışkın olmayan eski usul muhafazakarları zayıflatıp sollamasını sağlayan genel seçimler çağında ona meşruiyet ve iktidar getiren partiydi. Hitler, Şansölye Brüning 'e ' 'Demokrasinin temel tezinin işlemesi olduğu'' konusunda ısrar ettiğinde : '' Tüm iktidar halktan kaynaklanır. '' derken, oy kazanan büyük bir partinin önderi olarak konuşuyordu.
Sayfa 52 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
I. Dünya Savaşı öncesinde, Avrupa'da yalnıca iki cumhuriyet vardı, 1918 sonunda ise on üç olmuşlardı. Bir Fransız yorumcunun yazdığı gibi, "bir Wilson'un, Lloyd George'un, Clemenceau'nun, Ma­saryk'in, Bend'in, Venizelos'un gozünde, Kayzer Wilhelm'in kaçışı ve imparator Charles'in gidişi, XVI. Louis'nin kaçışını tamamlamiştı... 1918, bir tür Avrupa 1792'siydi."
Kıtanın yaraları birkaç çılgının işi olarak bir kenara atılamaz, travmaların sebepleri de Hitler ya da Stalin'in ruhsal durumlarında bulunamaz. ister begenin ister begenme­ yin, hem faşizm hem de komünizm, kitle politikalanrın, sanayileşme­nin ve toplumsal düzenin sorunlarıyla başa çıkabilmek için girişilen gerçk çabaları içermektedir ve liberal demokrasi her zaman bütün so­ruların yanıtlarına sahip degildir.
Bologna kent meclisi Mussolini'yi at sırtmda gosteren bronz heykeli erittirip bunu soylu iki partizan heykeline donüştürdü, Fransa Vichy'ye karşı birleşik bir direnişi destanlaştirdi, bu arada Avusturya da, hiç utanmadan, Hitler'in ilk kurbanı statüsünü somürüp Nazi-karşIti "Avusturya ozgürlük savaşçıları " anıtını dikti. Bunlar tarihinden ozgürleşmiş Avrupa'nın efsane temelleriydi; bunlar, Sıkıcı anıların üstünü çizip ozgürlüğün zaferinin kaçınılmazlığı düşüncesini yerleştiriyordu.
1945 sonrasında faşizm de benzer biçimde, çılgın diktatörlerim büyülenmiş, hipnotize edilmiş halkları felakete sürükledigi bir siyasal patoloji olarak açıklanmıştı Ama; kıtanın yaraları birkaç çılgının işinolarak bir kenara atılamaz, travmalarının sebepleri de Hitler ya da Stalin'in ruhsal durumlarında bulunamaz. ister begenin ister begenme­yin, hem faşizm hem de komünizm, kitle politikalarının, sanayileşme­nin ve toplumsal düzenin sorunlarıyla başa çıkabilmek için girişilen gerçek çabaları içermektedir
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.