“Allah’tı onları buraya sokan da, çıkaracak olan da… Girenlerden hiçbiri kendi isteğiyle gelmediğine göre kendilerinde en küçük bir suç bile aramamalıydılar. Boşunaydı sorgular, dayaklar, tutuklamalar, yargılanıp zindanlara atılmalar.”
Edirnekapı'ya giden bir tramvay hızla geçti önünden, saptı Sarıgüzel Sokağı'na. Oradan da Topkapı'ya doğru yürüdü. Masmavi bir gökyüzünün altında cebinde sadece bir tramvay parası... Özgürlüğün coşkusu içinde, kendini sur dışına attı. Dizlerine güç veren ilkyaz rüzgarını içine çeke çeke elleri cebinde yürümeye başladı.
Sur kapısından çıktı, yukarı, Topkapı'ya doğru elleri cebinde yürümeye başladı. Yürüdükçe kendini daha güçlü buluyordu. Geride bıraktığı kent, kocaman bir cezaeviydi onun için, surlar da duvarları..