Yirminci yüzyılın ilk yıllarında bir Ortabatı kasabasındaki yaşamı tasvir eden birbiriyle ilişkili yirmi üç öyküden oluşan bir kitap Winesburg, Ohio. Memleketinin sınırlarını terk etmeyi ve bir yazar olarak daha geniş bir dünyaya adım atmayı hayal eden haber muhabiri George Willard'ın etrafında gelişen döngüsel olaylar ve bu olaylara dahil olan kasaba halkının gündelik hayatları kitabın konusunu oluşturuyor. Yani belli bir olay örgüsü yok, fakat iyi edebiyat var. Öyle ki kendinden sonra gelen Faulkner'e ilham olmuş, Hemingway'i de etkilemiş yazar.
Kısaca: Küçük bir kasabada acının, özlemin ve belirsizliğin insan olmanın kaçınılmaz yönleri olduğunu ve sahip olduğumuz tek şey olduğu için hayatı sevmemiz ve ona değer vermemiz gerektiğini biraz melankolik biraz umutlu biraz kırılgan sıradan kasaba insanları üzerinden anlatıyor Anderson. Çok severek okudum. Özenli çeviri, iyi edebiyat.. Daha ne olsun.