Biliyor, nasıl yaşlandı, farkında, görüyor her şeyi,
ama gençlik yılları daha dün gibi
geliyor ona. Hayat ne kadar kısa, ne kadar!
Düşünüyor, bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu;
nasıl hep güvendi - ne çılgınlık! -
"Yarın, bol bol zamanın var" diyen o yalancıya.
Dizginlediği coşkular geliyor aklına; gözden çıkardığı
onca sevinç. Yitip gitmiş her fırsat
Şimdi alay ediyor kafasız sağgörüsüyle.
... Bunca düşünce, bunca anımsayış
başını döndürüyor yaşlı adamın. Ve gidiyor gözleri
kahvenin masasında iki büklüm.