“…çünkü bir ağacın yüreği kin tutmayı bilmez.”
Demiş Vasconcelos. Acaba bu yüzden mi kitabın ana karakteri Ze Oroco’yu ağaçlarla konuşabilen biri olarak yaratmış? Kim bilir… yüreği kin tutmayan biriyle dost olmak.. var mı ötesi?
Ze Oroco ve onun tatlı kayığı Rosinha’nın hikayesi bu.
Kayığıyla konuşabilen bir adamın hikayesi.
Birlikte tatlı tatlı yolculuk yaparken, Rosinha’dan harika hikayeler dinleyen adamın hikayesi.
Peki Ze Oroco kayığıyla konuşan, kendi hâlinde böylesine tatlı bir adamken çevresindekiler neden onun kağıyı ile konuşmasından bu kadar rahatsız?
Neden bir insanın kayığı ile konuşabileceğine inanmıyorlar? Hadi inanmıyorsunuz tamam, peki bu adamın deli olduğunu nasıl kesin bir şekilde söyleyebiliyorsunuz ve bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Ze Oroco’nun çevresindeki insanlardan nefret ettim okurken, nefret! Bir de doktor geldi bu olaya el atmak için.. yahu bırakın şu adamı bırakın.. konuşsun kayığıyla, ağaçlarla.. ne zararı var size?
Okurken o kadar duygulandım ki.. Ze Oroco’nun Rosinha ile olan bağı beni çok duygulandırdı. O sessiz sakin hâlleri, bayıldım o karaktere.
Vasconcelos’un da dili bu kitapta beni mest etti, çok akıcı ve sade bir anlatımı vardı. Sayfalar ellerimden akıp gitti diyebilirim.
Şeker Portakalı serisinden sonra en en sevdiğim kitabı Kayığım Rosinha oldu. Sizlere de okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.