İnsanların en büyük zulümlerinden biri de şudur ki büyük bir cemaatin mesaisine terettüp eden hasenatı intac eden semeratı bir şahsa isnat ve ona mal ederler. SaidNursî
Gözümüz önündeki dünyada, gerçekten artılar ve eksiler de olsa, hiçbir eksi "Ben eksiyim" demiyor.
En felaketli ideolojiler bile güzellik postuna bürünüyor.
En yanıltıcı hayat tarzı bile kendini "ideal model" olarak sunuyor.
Max Weber'in ifadesiyle, 'Protestan ahlâkı' kapıda karşılıyor bizi. 'Protestan ahlâkı' Yani, belki zahirde Allah'a inanan, ama gündelik hayatında o inançtan eser bulunmayan insanların ahlâkı.
'Üretim'in dört unsuru diye belletilen toprağı, emeği, teşebbüsü ve parayı kullanırken, o inancı yaşamayan insanlar... Ne 'üretilen'i alırken; ne 'ürettiği'ni satarken inancını yaşamayan; ama beri yanda, çalışıp dünyada başarılı olmayı-âhireti unutmanın bedeli de olsa-'ibadet' sayan insanlar...
(Oysa, "Çalışmak ibadettir" deyip, sonra da mesela pazardan şeftali alırken, onu toprağa, bahçıvana, nakliyeciye, pazarcıya mal etmiyor muyuz? Çıkarıp parayı verdiğimizde, bu defa "Benim oldu" sanmıyor muyuz? Aslında şeftaliye para ödemiyoruz biz. Pazarcıya, nakliyeciye, bahçıvana ödüyoruz. Şeftaliye karşı, onu Verene karşı borcumuzu düşünecek olsak, herhalde alışı da, verişi de Allah adına yaparız.)
Ne garip bir durum! Görenler körlere yol göstereceği yerde; körler, görenlerin de gözünü köreltiyor sonuç: Norman Mailer'ın dediği gibi "Körler körlere yol gösteriyor."
Ne üretileni alırken ne ürettiğini satarken inancını yaşamayan, ama beri yanda çalışıp dünyada başarılı olmayı - âhireti unutmanın bedeli olsada _ibadet sayan insanlar...
Tommy'nin "hürriyet" sahnesinde, gerçeğe karşı kör sağır ve dilsiz gencin, gerçeği gizleyen para,moda,spor... Gibi aynaları kırıp hürriyeti haykırdığı o anda aklına gelen ilk şey, şu soru: "ben kimim, nereden geldim?"
Bu ihtiyaçlar gerçekten iç dünyamın taleplerini mi dile getiriyor, yoksa hayatımı uğurlarında tüketmeye mi yarıyor? Nihayetinde bir köleden, hizmetçi den farkımız kalmıyor. Efendimiz ise, kendimizden başkası değil kendimize hizmet edecek kendimize köle olacaktık..
Mart 1931 tarihli Son Posta, Menemen hadisesi sonrası idamlar ile yeniden ünlenen Cellât Kara Ali ile bir röportaj yapmıştır. Sorulur cellâta: “Bunca senedir kaç kişi astın?” Cevap “Son on iki sene içinde 5216 kişi.”
Metin Karabaşoğlu, birilerinin "Acaba söylemesem mi?", "Hem daha sonra ne olur?" gibi soruların çok uzağında cesur ve açık yürekli, eğip bükmeden anlatıyor. Meselelerin arkasındaki örtbas edilen gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına vesile oluyor.
Kertenkele ÇukuruMetin Karabaşoğlu · Nesil Yayınları · 2012143 okunma