Şimdi kapağı ve isme baktığınızda klasik bir havası olan yani nostaljik bir romantik hikaye gibi görebilirsiniz. İşte o fikrin aklınızdan çıkarın! Ama kurgunun geçtiği o atmosfer diyelim azıcık öyle hissettiriyor azıcık. Evet, Bir Aşk Hikayesi Orada var ama o normal romantik hikayeler gibi değil. Bu daha çok psikolojik bir hikaye.
Hikayenin özünde bir çocukluk travması var. Hatta birden fazla. Fiziksel görünümünden dolayı sevilmeyen, kardeşiyle kıyaslanan, sürekli şiddet ve duygusal manipüle. Ve en sonunda suçluluk psikolojisine itilen, toplumdan soyutlaştırılan bir çocuk.
Evet, bu çocuk yıllar sonra ünlü bir gerilim yazarı oluyor. Hakkında pek bir bilgi olmayan, imza günlerine katılmayan ama çok satan bir yazar Sonay Çelikel. Bir gün yeni asistana ihtiyacı oluyor ve hiç umudu olmayan Selen, sevdiği yazarın asistanı olacağından habersiz mülakata katılıyor.
Ve kendini toplumdan izole bir köşkün çatı katında, hayranı olduğu yazarın asistanı olarak buluyor. Ama devamını anlatmayacağım. Hikaye aşk-hayranlık ve aşk-saplantı döngüleri içinde yoğrulurken, gizem ve psikolik detaylar zirvede.
Açıkçası ne umdum ne buldum, bilmiyorum. Şaşırtıcı bir okuma oldu. Hele o narsizm belirtileri tüylerimi diken diken etti. Sevdim tabi ki! Geçişler arası ufak kopuşlar vardı göze batmayan ve o alternatif son tam oturmadı bana göre. O yüzden azcuk puan kırdım.
Ama dehşet ve ibretle tavsiye etmekten geri duramam!
