Kızıl Pençe kitaplarını, Kızıl Pençe sözleri ve alıntılarını, Kızıl Pençe yazarlarını, Kızıl Pençe yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sende kuvvet varsa bende de hakikat var,
Kuvvet sistir kalkar, hakikat güneştir doğar,
Ben korkmam kuvvetten, sen de korkma hakikatten,
Ondan korkanlar ayrılamaz zulüm ve zulmetten...
Millet Batılılaşmakla değil, ancak din-i mübin-i İslam'a sarılmak suretiyle varlığını kurtarmıştır. Türk oğlunu her şeyden soysanız, din-i mübin-i İslam'dan başka istinad edecek yeri yoktur. Efendiler, millet her türlü mahremiyet içinde ümitsiz bir mücadeleye niçin atılmıştı? Evvela tahkir edilen mukaddes dinini yüceltmek, ikinci olarak haysiyetini kurtarmak ve düşman ayağı altında inleyen vatan parçalarını kurtarmak için değil mi? Milli ve dini mukaddesatımıza edilen hakareti iade ettik. Emsalsiz fedakârlığa katlandık. Buna Batılılaşmakla değil, dinimize sarılmakla muvaffak olduk.
Tarihin ne büyük cilvesidir ki, büyük işlerin yapılacağı zaman yüksek mevkidekiler daha kıskanç ve hırslı oluyor. Parlak işlerin hepsini kendi hesaplarına kaydetmek konusunda çocukların yapmadıklarını yapıyor, olmazsa deli gibi saldırıyorlar.
16 Temmuz 1933 günü evimden aldıkları belgelerin çok az bir kısmını yarım çuvala doldurarak geri getirdiler. Çocuklarım bu yarım çuvalı görünce "Babamın 4 çuval dolusu yazılarını aldınız da ne diye yarım çuval getiriyorsunuz?" diyerek haykırıştılar. Teselli için onlara dedim ki: "Yavrularım, üst tarafı da onlara lazım olmuş. İşleri bitince onları da gönderirler."
Medeni insanlar ölümden korkmazlar. Şereflerini yaşatmak için ölüme göğüs gererler. Medeni insanlar suikast da yapmazlar. Kanun dışına çıkana, gizli el kullanana medeni dünyada "haydut" derler.
5-6 kişiyle çalışma salonuna girdiler. Köşk adeta Emniyet Müdürlüğü'ne dönmüştü. Her tarafı aradılar. El yazımla yazılmış ne buldularsa topladılar. Bu marifet tam 4.5 saat sürdü. 95 dosyayı 4 büyük çuvala doldurdular. Bir de tutanak yazdılar. Bir kopyasını istedim. Verdiler ama imzalamadılar.
Arkada iki sivil polis çuvalları taşıyacaktı. Bana, "Bizi affet Paşam" dediler, "Sana büyük saygı besliyoruz, bu ağır göreve atandığımızdan dolayı büyük iç acıları duyuyoruz."
Hükümet gizliden kitaplarımı yaktı. Şimdi maske takarak resmî suratıyla bana çocukça mektup yazıyordu. Bari yalnız kimlerin engel olduğunu sorma zekâvetini gösterselerdi. Ben hükümet kanallarına gereken malumatı vermiştim. Onlar da şikayetimi valiliğe göndermişler. Hem bunu bana yazıyor, hem de eserin adını, matbaasını vs sormak tuhaflığını yapıyordu. Cevabımı yazarken, 'Marifeti kendiniz yaptınız' demek istedim.
Bu herif (Falih Rıfkı) İstiklal Savaşı'mızda gazetelerde -Dergâh- gazetesinde bütün Türkleri 5 vakitte selatin camilerine (hanedanın yaptırdığı anıtsal camilere) zorla sürüklemek ve tekkeler ve şeyhlerin elini öpmek için Vahdettin'i teşvik ediyordu.
Sayfa 259 - Bir Düello Bir Suikast, s. 85Kitabı okudu