Insan, kozmik bir başarısızlık, duygusuz olmasa da herhalde tasasız bir Tanrının hatalı bir üretimi gibi geliyordu bana; Hitler bunun en iyi sembolüydü, genel ahmaklığın hortlattığı bir insan bozuntusu.
Kitap konularını hayatının sonuçları olarak gören #dürrenmatt , eserleriyle yaşamı arasındaki ilişkiyi nesnel bir gözle keşfederek otobiyografisini yazar. 60'ların sonunda kaleme almaya başladığı 3 konu özelinde başlayan bu anlatım, daha sonra #babilkulesi kitabındaki 6 konuyla birlikte sürecektir.
Düşünce üreticilerine dahil yazılar kaleme
Öznel düşünce deneyimi nedeniyle Tanrı, nesnel bilginin bit nesnesi olamaz, nesnel kurmaca olarak o, bir sistemin yalnızca çıkış noktasını temsil edebilir. Politik bir sistemin çıkış noktası yalnızca kusurları olan insan olabilir: bu düzene demokrasi diyoruz.
Kassner'i Kierkegaard'dan ayıran şey, dinsel olanla şüphe arasındaki diyalektiktir, inançtır. Kierkegaard'ın diyalektıği varoluşsaldır, Kassner ise Hegel gibi salt mantıkçıdır, ikisi arasındaki fark, mantıkları arasındaki farktır.
Tabii, sırf para kazanmak için yazmak da delice bir şey. Para kazanmak isteyen borsacı, gangster olsun daha iyi ya da cimrice yaşasın. Ben her zaman yokluk dönemlerimde de, prensler gibi yaşarım.
Hayat kronolojik olarak tespit edilebilir ama yaşantı değil: Hatıra geçmişi şimdiye getirebilir ona geçmişte sahip olduğundan daha güçlü bir canlılık verebilir. Hayalgücü birbirinden uzak olan şeyleri kaynaştırıyor, kronolojiye aldırmıyor ama hem üstesinden gelinmemişi hem de seçilmemişi peşinden sürüklüyor.
sınırlarımızdan siyasi mülteci olmadıkları gerekçesiyle uzaklaştırdığımız o Yahudileri unutuyoruz. Sınırlarımızın dışında can verdiler. Temiz ellerimiz yüzkaramızdır.
İsviçre Birliği'nin ışık gücü zayıf. Ellerimiz yine temiz, suçtan uzak değil ama suçun önünde. Vaktiyle bizi zaman bozmuştu, şimdi biz onu bozuyoruz.
İnsan, kozmik bir başarısızlık, duygusuz olmasa da herhalde tasasız bir Tanrının hatalı bir üretimi gibi geliyordu bana; Hitler bunun en iyi sembolüydü, genel ahmaklığın hortlattığı bir insan bozuntusu.
Nazileri yenen Enternasyonalizm değildi, vatandı, vatana ise savaştan sonra Emperyalizme karşı Haçlı seferi açmak gibi mistik bir görev düşüyordu, aynı Hitlerin kendi imparatorluğuna yüklediği görev gibi, yani: Bolşevizme karşı Haçlı seferi.
Dikkate değer şey, her iki ihtilalin kıskançlığı bütün isyancıların bu büyük itici gücünü harekete geçirmeleridir: Komünizmde bu yoksulların zenginlere karşı, sömürenlerin sömürülenlere karşı kıskançlığıdır; Nazilerde toplumlararası çulsuzların her şeyi olanlara karşı kıskançlığı beslenmiştir