Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Risk Almamanın Riskleri

Korku Kültürü

Frank Furedi

Korku Kültürü Sözleri ve Alıntıları

Korku Kültürü sözleri ve alıntılarını, Korku Kültürü kitap alıntılarını, Korku Kültürü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Zorbalık" ya da "cin­sel taciz" olarak nitelediğimiz davranışların uzun bir geçmişi var­dır; ama bu davranışlar ancak son dönemdeki belirli koşullar yü­zünden sorun olarak görülmeye başlanmıştır. Dolayısıyla herhangi bir şeyin risk olarak tariflenmesi, toplumsal ilişkiler ve algılardaki değişimle yakından ilgilidir. Dolayısıyla risk bilincinin gelişimi an­cak tarihsel ve toplumsal bir bağlamda anlaşılabilir.
Önlem alma ilkesi -"dikkatli ol yoksa başına geleceklere katla­nırsın!"- insan iradesinin rolünü en aza indirger. Bu, insanları yön­lendirmeyi değil, onları uyarmayı hedefleyen kaderci bir bakış açı­sıdır. İnsanların çoktan çizmeyi aştığını varsaydığı için, yeni keşif­leri teşvik etmekten kaçınır. Önlem alma ilkesinin dayandığı kader­ci sosyoloji anlayışı, insanları, risklerden kaçınmaktan fazlasına gücü yetmeyen, çaresiz varlıklar olarak resmeder.
Sayfa 219Kitabı okudu
Reklam
"Yeni bozuklukların, belirtilerin ve bağımlılıkların icadıyla birlikte, giderek artan sayıda toplumsal sorun tıbbileşiyor, yani insanın hiçbir etki edemeyeceği tıbbi sorunlara dönüştürülüyor. Bu eğilim, insanoğlunun sayısız eksikleri olduğunu ve insan potansiyelinin zayıflığını vurguluyor. İnsanın yaşamla baş edemediğine inanılıyor. Çeşitli travma ve bozukluklar yaşayan insanların sayısının bu kadar yüksek çıkması, zavallı insanoğlunun gündelik yaşamın risklerine karşı sürekli gözetim altında tutulup korunması gerektiği inancını daha da pekiştiriyor." -Frank Furedi, Korku Kültürü, Ayrıntı yayınları, syf: 39 #felsefe #psikoloji #sosyoloji
Eylemlerimizin sonuçlarını bilmediğimiz için, belirsizlik ve olaylarla ilgili olumsuz beklentilerimiz güçlenir. Bilememek ve bilmenin mümkün olmadığı duygusu, insanın fırsatları değerlendirme istediğini köreltir.
Sayfa 104
Korku, beklenmedik ve öngörülemeyen bir durumla karşılaşan insanın, zihnini yoğunlaştırmasını sağlayan bir mekanizmadır.
İnsan ilişkilerinde, aynı mahalle ya da semtte yaşayan insanlar arası ilişkilerde bile, doğru davranışın ne olduğu giderek belirsizleşir. Bu durumda kişi sürekli olarak şu so­ruyu sorar: "karşımdakinden ne beklemeliyim?" Amerikalı bir sos­yal bilimci, bu durumu anlatmak için oldukça doğru bir biçimde, "komşusuz mahalleler" kavramını üretti. Bu ifade, yan yana yaşa­yan ve mekansal olarak birbirine yakın olan, ancak bunun dışında birbirinden yalıtılmış halde bulunan kişileri tarif ediyor.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Belirsizlikler içindeki toplumumuz, giderek en zayıf üyelerinin standartlarını benimsemeye başladı. Bu sürecin sonucunda da kur­ban ya da mağdur kültürü oluştu. Herkes risk altında olduğuna gö­re, herkes kurbandır. Günümüzde insanlar bu mağduriyetle baş ede­bilmek için profesyonel rehberlik hizmeti alıyor. Bu tedavinin tek sonucu ise kişinin yaşamındaki tehlikelerin "farkına varması" ve risk bilincinin iyice pekişmesi oluyor.
İnsanoğlunun geçmişte ciddi sorunlara çözüm bulmakta başarısız oluşu, ilerde değişim istemeye kalkacak kişile­re ibret olsun diye durmadan hatırlatılır. Toplumun çözüm üreteme­yeceği inancının bize bıraktığı en önemli miras, belirsizlik kültürü­nün kemikleşmesidir.
Riskten kaçınmaya ve güvenliğini arttırmaya çalışan kişi, sonuçta yalnızca saplantılarının arttığına tanık olur. Oysa, toplumlara geçmiştekinden daha fazla güvenlik getiren şey, sosyal ve bilimsel yenilikler sayesinde insanın yaşamı üzerindeki kontrolünün artmasıdır.
Sayfa 41
Toplumsal roller sürekli değişirken ve neyin doğru neyin yanlış olduğu tamamen belirsizken, insanların geleceklerinden emin olamaması gayet doğaldır. Bütün bu süreçler bireyselleşme sürecini derinleştirir.
Sayfa 111 - Ayrıntı Yayınları
Reklam
El sıkışma davranışı bile hastalık kapma korkusu ile ilişkilendirildiğine göre, insanlar arasındaki temas ve selamlaşma sağlık kaygılarıyla sarmalanmış demektir.
“Komşusuz mahalleler” yan yana yaşayan ve mekansal olarak birbirine yakın olan, ancak bunun dışında birbirinden yalıtılmış halde bulunan kişileri tarif eder.
Sayfa 181 - Ayrıntı Yayınları
Toplumsal dayanışmanın zayıflaması güçsüzlük duygusunu daha da perçinler. Bireyleşme süreci ve gü­ven ilişkilerinin aşınması yoğun bir yalıtılmışlık hissi yaratır. Top­lumun bu yalıtılmışlığı yapay bir biçimde telafi etmek için yardım­laşma grupları, yardım hatları ve profesyonel danışmanlık hizmeti­ne başvurması soruna çare olmaz. Bu tür girişimler insanların ya­bancılaşma deneyimiyle barışık hale gelmesini hedefler. Bu ise, güçsüzlüğü kabullenmek demektir.
Sayfa 221Kitabı okudu
ABD' de, romantik iliş­kileri ele alan önemli bir sosyolojik çalışmada, bireylerin "aşk iliş­kileri ve eş seçimiyle ilişkilendirdikleri riski azaltmak için yoğun bir çaba içinde olduğu" belirtiliyor. Bunun sonucunda bireyler "ilişki kalıplarını değiştirerek" kendilerine yönelik riski en aza in­dirmeye çalışıyor. Sorun çıkacağı beklentisi ilerde gerçekten sorunlara yol açarak kendi kendini haklı çıkarıyor.
Sayfa 17 - Bulcroft, R.; Bulcroft, K.; Bradley, K ve Simpson, C. (2000)Kitabı okudu
Tehlikeli yabancılarla dolu bir dünyada, bir insana güvenmek zor­ dur.
Sayfa 170Kitabı okudu
378 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.