Eski bir öğrenci radikali, 1970'lerde İngiltere'de sol kanat siyasetine girdi; özellikle de Uluslararası Sosyalistler (İÖ) üyesi olarak, Frank Richards takma adı altında; ve daha sonra, Devrimci Komünist Parti'nin kurucusu ve lideri olarak. 1990'lı yıllarda hümanist odaklı konularda, özellikle de özgürce konuşma kampanyalarında aktif olarak yer aldı. Furedi'nin akademik çalışması başlangıçta emperyalizm ve ırk ilişkileri üzerine bir çalışmaya ayrılmıştı. Konuyla ilgili kitapları The Mau-Mau Savaşı Perspektifinde , Yeni İdeoloji : Emperyalizm ve Sessiz Savaş: Emperyalizm ve Değişen Irk Algısı'dır . Son yıllarda yaptığı çalışma, risk sosyolojisini ve düşük beklentileri araştırmaya yönelik olmuştur. Furedi bu konuyla ilgili çok sayıda kitabın yazarını yayınladı: En Sonunda Harcanan Zaman: Eğitimin Öğretilmediği (Devam 2009) ve Teröre Davet: Bilinmeyen Genişleyen İmparatorluğu (Devam 2007), terörizmin 9 / 11. Ahlaki Bağımsızlığın Bir Savunması (Continuum 2011) ve Kurum: Sosyolojik Bir Giriş (Cambridge University Press) adlı yakın tarihli yayınları, özgürlüğün ve otoritenin birbiriyle ilişkili sorunuyla ilgilenmektedir. Araştırmaya göre, İngiltere basınında en çok belirtilen sosyolog
Faversham'da yaşıyor ve İngiltere'nin en büyük bağımsız kürtaj sağlayıcısı olan British Pregnancy Advisory Service'in Genel Müdürü Ann Furedi'nin kocası. İngiliz Hümanist Derneği'nin destekçisidir.
"Zorbalık" ya da "cinsel taciz" olarak nitelediğimiz davranışların uzun bir geçmişi vardır; ama bu davranışlar ancak son dönemdeki belirli koşullar yüzünden sorun olarak görülmeye başlanmıştır. Dolayısıyla herhangi bir şeyin risk olarak tariflenmesi, toplumsal ilişkiler ve algılardaki değişimle yakından ilgilidir. Dolayısıyla risk bilincinin gelişimi ancak tarihsel ve toplumsal bir bağlamda anlaşılabilir.
Önlem alma ilkesi -"dikkatli ol yoksa başına geleceklere katlanırsın!"- insan iradesinin rolünü en aza indirger. Bu, insanları yönlendirmeyi değil, onları uyarmayı hedefleyen kaderci bir bakış açısıdır. İnsanların çoktan çizmeyi aştığını varsaydığı için, yeni keşifleri teşvik etmekten kaçınır. Önlem alma ilkesinin dayandığı kaderci sosyoloji anlayışı, insanları, risklerden kaçınmaktan fazlasına gücü yetmeyen, çaresiz varlıklar olarak resmeder.
"Yeni bozuklukların, belirtilerin ve bağımlılıkların icadıyla birlikte, giderek artan sayıda toplumsal sorun tıbbileşiyor, yani insanın hiçbir etki edemeyeceği tıbbi sorunlara dönüştürülüyor. Bu eğilim, insanoğlunun sayısız eksikleri olduğunu ve insan potansiyelinin zayıflığını vurguluyor. İnsanın yaşamla baş edemediğine inanılıyor. Çeşitli travma ve bozukluklar yaşayan insanların sayısının bu kadar yüksek çıkması, zavallı insanoğlunun gündelik yaşamın risklerine karşı sürekli gözetim altında tutulup korunması gerektiği inancını daha da pekiştiriyor."
-Frank Furedi, Korku Kültürü, Ayrıntı yayınları, syf: 39
#felsefe #psikoloji #sosyoloji
Eylemlerimizin sonuçlarını bilmediğimiz için, belirsizlik ve olaylarla ilgili olumsuz beklentilerimiz güçlenir. Bilememek ve bilmenin mümkün olmadığı duygusu, insanın fırsatları değerlendirme istediğini köreltir.
"Hakikat peşinde koşmak, güç elde etmek peşinde koşmak demek değildir ; tersine güç peşinde koşanlar hakikati kendi tekellerine almak, hakikat olmayanı da hakikat diye yutturmak zorundadır."
Korkma! diye başlar, İstiklal Marşı.
İnsan, mücadele gücüne sahiptir. Önüne çıkan engelleri anlayıp çözüm odaklı hareket edebilir. Korkularımız olamaz demek değildir bu. Korkularını beslememekle alakalı. Bugün geleceğe karşı büyük bir korku hissediyoruz. Korku abartılıyor, insan eylemi zayıf görülüyor. Aksiyon almayan insan, kendini kurbana
Korku Kültürü; toplumun risk alma korkusuna, yaşam içinde karşılaştığımız her türden uyarana karşı (yiyecek, ilaç, teknoloji, stres, cinsel suçlar başta olmak üzere tüm diğer suç unsurları) paranoya geliştirmeye, yoğun bir güvenlik kaygısı içinde olmanın sebeplerini araştırmaya yönelik bir kitaptır.
Öyleyse öncelikle “Korku nedir?” sorusuna cevap vermek gerekir. Korku, beklenmedik ve öngörülemeyen bir durumla karşılaşan insanın, zihnini yoğunlaştırmasını sağlayan bir mekanizmadır. Korkmakta haklı olduğumuz birçok olay vardır ve günümüzde sürekli sevdiklerimizden duyduğumuz ve onlara söylediğimiz ‘Dikkatli ol!” sözü korkularımızın somut bir göstergesi. Yazar önsözünde bu kitabın risk almanın çoğu zaman olumlu ve yaratıcı bir girişim olduğu düşüncesiyle yazıldığını ve maalesef günümüzde, riskleri yasaklama çabası yüzünden araştırma ve deney yapma ruhunun da öldüğünü belirtiyor.
Toparlamak gerekirse; toplumda gün geçtikçe artan “risk” kavramını ele alan bir inceleme olarak yazılmış. İnsanı histerik bir hale getiren korkuları ve bu korkuları yaratmada payı olan kurum ve kişileri belirtmiş. Bir çözüm sunmaktan ziyade sorunu tanımlayan bir kitap. İnceleme okumaktan hoşlananlar için güzel bir seçenek olabilir.
Anne babalık zor ve çocuğumuz için her şeyin en iyisini isteriz. Peki bunu paranoyakça yapmadan ve doyum almasını sağaltacak nasıl yapabiliriz sorularına cevap veren bir kitap. Örnekli, yalın ve öz anlatımı sevdim. Ebeveynlere tavsiye ederim. Keyifli okumalar.