Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni

Ahmet Yıldız

Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni Sözleri ve Alıntıları

Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni sözleri ve alıntılarını, Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni kitap alıntılarını, Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bediüzzaman'a göre milliyetçiliğin temeli esas itibarıyla mater- yalizmdir. Gaflet, dalalet, riya ve zulmetten ibaret bir macun olarak düşünürseniz milliyetçilik kişinin kendisini, hevasını ilahlaştırma- sıyla çok yakından ilişkili olan kolektif benliğin tezahürlerinden bi- risi olarak karşımıza çıkmaktadır. Reel anlamda bir milliyetçinin dindarlığı çoğu defa araçsaldır. Akidevi boyut üzerinden böyle bir milliyetçilik dindarlıkla çok yakın bir ilişki kuramaz.
Said Nursi'nin takipçileri de esasen hayali bir Said Nursi ürettiler. Kendi meşrep renkleriyle Said Nursi'yi boyadılar. Ferdi ve kolektif düzeydeki seçilmişlik algısı cehaleti özendirdiği için Said Nursi'yi bir alim ve düşünür olarak anlama çabaları embriyonik düzeyde kaldı. Bu tür bir çaba gösterir gibi olduklarında da bu alanı mutlaklaştirip tekilleştirdiler; çoğulluğa ve farklılığa kapattılar. Bu çerçevede şu söylenebilir sanırım: Nurcular Said Nursi ve Risale-i Nur'u bir mürşid olarak benimsedikleri için onun alim/düşünür kimliğini ötelediler. Meşrep dogmaları üzerinden ona ilişkin düşünme biçimini dondurdular ve Risale metinlerini akletmeye/akla kapı açmaya değil izlemeye/tabi olmaya dönük metinlere dönüştürdüler.
Reklam
Keza "hatt-ı Kur'an"ın muhafaza edilmesi kaygısının yerini Osmanlıcaya kutsallık atfedilmesine bırakması Risale-i Nur'un yazılmasındaki hikmeti mutlaklaştırıp zaman dışılaştırma sonucunu vermiştir.
Bir grubun benimsediği tezlerin pratikle yanlışlanması sonucu içine kapanarak seçilmiş azınlık psikolojisine bürünmesi ve düşünceyi bütünüyle kendini haklılaştırma çabasına dönüştürmesi ihlasa aykırı bir kolektif tekebbürün tezahürüdür. Bu, hemen tüm cemaatî yapılarda gözlediğimiz bir durumdur. Otoriteye dayalı düşünme biçimi yerine bunu da reddetmeyen -çünkü bilgi edinme kaynaklarımızdan birisi de otoritedir- ancak ferdî serbestiyeti esas alan hür düşünce ikliminin varlığı şarttır. Düşünce üretimi –tanımı gereği, hiyerarşik değil bağımsızdır. Bu sebeple de dava adamı olmak ve davanın çilesini çekmiş olmak, saff-1 evvelden olmak ya da ehl-i fazilet olmak düşünce planında kimseye imtiyaz sağlamamalıdır. Bu, Risale-i Nur adına ortaya konan görüşler için de geçerlidir.
Yeri gelmişken temas etmekte fayda gördüğüm bir husus da “Risale-i Nur'un hocasının Risale-i Nur olduğu” kabulünün yol açtığı sonuçlara ilişkindir. Aslında bu tefsirde bir usuldür çünkü Kur'an'ın bir kısmı diğer kısımlarını açıklar. Nüzulun yirmi üç senede gerçekleşmesinin hikmetlerinden biri de budur. Risalelerin anlaşılması bağlamında da bu önerme Risale-i Nur metinlerinin bir yerinde muğlak olarak ifade edilen bir meselenin başka bir yerde vuzuha kavuşturulması anlamını ifade eder. Bununla birlikte bu yaklaşım pratikte Risale mültezimlerinin lafzi otoriteye mutlaklık atfetmesi biçimine bürünebilmektedir. Sadırın inkâr edilerek satira bağlılığın mutlaklaştırılması Risale-i Nur'u anlamada ve doğru yorumlama cehdinde akletmenin inkârı anlamına gelir. Burada söz konusu edilen akletmenin Kur'an ve sünnetle ve onun muayyen bir anlaşılma biçimini öneren Risale-i Nur'un temel bakış açısıyla çelişmemesi, bir anlamda onun şerhi ve haşiyesi makamında kalmasıdır; yoksa Risale-i Nur'a akıllı ve zeki bir muhatap olmanın reddedilmesiyle cehaletin ödüllendirilmesi düşünülemez.
“İnsanlara karşı hürriyet Allah'a karşı ubudiyeti netice verir.” Tersinden ifade edersek Allah'a kul olan kula kul olmaz. Zira “İnsanlar hür oldular ama yine abdullahtırlar."
Reklam
Gerçekleri anlama çabamızda kullandığımız araçlar arasında öncelikle akıl, deney, sezgi/sağduyu ve otorite vardır. Bunlar arasında bir otorite aracılığıyla gerçeğin bilgisine ulaşma belki de en yaygın olanıdır. Çünkü otorite, insanları düşünme ve cehdetme yükünden kurtarır. Müntesiplerine kendi duru atmosferinde demir atılabilecek güvenilir bir liman sunar. Bazen de yerleşik çıkarların korunması ve sürdürülebilmesi ancak mevcut otorite/lere/ye sığınmakla mümkün olur. Mekkeli müşriklerin, İslam Peygamberi'nin (asm) tebliğine ilk itirazları bunun atalarından gördüklerine aykırı olduğuydu. Atadan/dededen gördükleri zamanın onayından geçmiş hikmeti temsil ediyordu. Onlar için otorite “ataları”ydı. Benzer şekilde günümüz siyasi söyleminde meşruiyet zeminini Mustafa Kemal Atatürk ve Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri oluşturuyor. Türkiye siyasetini oluşturan ideolojik yelpazenin tüm kanatlarında siyasi partiler için Kemalizm bir tür “baba evi” gibidir; günün birinde, dara düştüklerinde, başları sıkıştığında dönebilecekleri bir “yuva”dır. 2020'nin 19 Mayıs'ında Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet Hoca) ile Doğu Perinçek'i “kardeşlik” çizgisinde birleştiren durum bu açıdan yeterince açıklayıcıdır.
Arap alfabesine değer katan Kur'an'dır, Kur'an'a değer katan Arap alfabesi değildir. Osmanlı Türkçesi üzerinden Risale-i Nur'da Esma-i Hüsna'yı esas alan, mana-yı harfiye dayalı bir Kur'an dili ortaya konmuştur. İstenmese de bilmecburiye Latin alfabeli Türkçe üzerinden bu Kur'ani dil sürdürülebilir bir nitelik kazanmıştır. Risale-i Nur'un yazıya ilişkin tahşidatının yapısal unsurları ile konjonktürel boyutları tefrik edilmelidir. Bu bakımdan Gülen kültünün sadeleştirme ile yaptığı ise doğrudan Risale-i Nur'un ürettiği Kur'an dilinin mimarisine (semantiğine) müdahale etme ve Risale-i Nur'un yapısını bozarak üzerinde “tasarrufta bulunma” girişimidir. Hakikatin dengesini bulmak hiç kolay değildir, mutlak ihlas çabası içinde olmayı gerektirir.
Subjektif otoritelere dayalı bilgilerin objektif otoriteye dönüştürülme eğilimi (nazariyat-ı diniyyenin zaruriyat-ı diniyyeye dönüştürülmesi) İslam dünyasındaki tefekkür alanının en önemli problemlerinden birini teşkil etmiştir. Bediüzzaman bu probleme Münazarat isimli eserinde şöyle işaret eder: "Bence taklidin temelini atıp ihtilafatı çıkarmakla Mutezile, Cebriye, Mürcie, Mücessime gibi dalalet firkalarını İslamiyet'ten intac eden mesail-i diniyyedeki istibdad-ı ilmidir ve nefsü’l emirde mukayyet olan şeyde itlaktır."
78 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.