Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni

Ahmet Yıldız

Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni Gönderileri

Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni kitaplarını, Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni sözleri ve alıntılarını, Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni yazarlarını, Köşe Taşları Said Nursi'nin Düşünce Evreni yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eğer Sultan Abdülhamid, Bediüzza man'ın Medresetüzzehra projesinde yer alan dini ilimler ile yeni bilimlerin birbirleriyle "mezc ve dere"ine dayalı te lifine itibar edebilseydi mekteplerin doğurduğu bu olum- suz sonuçların manevi sorumluluğundan belki bir derece kurtulabilirdi.
Hamidiyen Osmanlı modernleşmesinin neden biyo lojik materyalizme teslim olduğunu ve onun yaygınlaşma aracı ha line geldiğini de bize açıklamaktadır. İkinci Abdülhamid'in İslam'ı politik bir araç olarak benimsediğini, Halifeliğin de ittihad-ı İslam politikasına esas teşkil eden unsur olduğunu görüyoruz. Abdülha- mid'in bu siyaseti
Reklam
Devrim sonrası İran sinemasının anlatım gücünün arkasın- da geçmişin en uzak köşelerine uzanabilme ve oradan aldıklarını yeni bir ruhla günümüzde inşa etme gücü vardır. Oysa Kemalist Cumhuriyet alfabe değişikliğini gerçekleştirerek ve Osmanlı'yı kendi ötekisi yaparak unutmayı ulus inşasının en önemli lokasyo- nu olarak kullanmıştır. Bu unutmanın/unutturmanın sonucunda bugünkü kuşak için medrese adı daha çok "geriliği" çağrıştırmaktadır. Cumhuriyet, kendisiyle başlayan bir hafızasızlaştırma üzerine Burulmuştur. Oysa medrese, Batılı üniversitelerin modellediği bir egitim kurumudur. Tarihi olarak baktığımızda Üniversiteler, med reselerden sonra ortaya çıkan kurumlardır
Dini düşünce ve pratik açısından Bediüzzaman bir mücedit olarak görünse de İslam'ın şeffaflığını örten bin yıllık perdeyi yır- tarken bunu geleneği koruyarak yapması, fıkıh alanına hemen hiç girmemesi, kelam geleneğini yok saymadan yenilemesi, felsefe ge- leneğini ise Kur'ani bakışa tabi olması şartıyla reddetmemesi onu dogmatik/nasçı selefilerden ayırmaktadır. İçtihat kapısının açık olduğunu kabul etmesi (İçtihat kapısını açmanın önündeki engel- lere dikkat çekmesi içtihadı sekülerleşmeden koruma kaygısı ile ilişkilidir) fıkhın tarihsel olanı mutlak olana dönüştüren çizgisiyle arasına büyük bir mesafe koymaktadır. Bediüzzaman yeni/modern bilimleri mana-yı harfi çerçevesi içinde dinle buluştururken dini statükoya "elmas bir kılıç" savurur. Bu da statükoculuğun aslında muhafazakârlığa karşıt bir pozisyon olduğunu net biçimde ortaya koyan bir durumdur.
Bediüzzaman'a göre milliyetçiliğin temeli esas itibarıyla mater- yalizmdir. Gaflet, dalalet, riya ve zulmetten ibaret bir macun olarak düşünürseniz milliyetçilik kişinin kendisini, hevasını ilahlaştırma- sıyla çok yakından ilişkili olan kolektif benliğin tezahürlerinden bi- risi olarak karşımıza çıkmaktadır. Reel anlamda bir milliyetçinin dindarlığı çoğu defa araçsaldır. Akidevi boyut üzerinden böyle bir milliyetçilik dindarlıkla çok yakın bir ilişki kuramaz.
3) Münazarat Kürt meselesinin çözümü adına ne vadediyor? Bugün nasıl yol gösterebilir? ✓ Münazarat, Kürtlerin kendi kimlikleriyle var olduğu, ana dille-riyle konuşabildiği, isterlerse yani dayatılmadan, Kürtlerin Kürtleş-tirilmesine dayalı milliyetçi bir projenin kurbanı yapılmadan, Kürt-çeyi eğitim dili olarak kullanabilecekleri, etnik çoğulculuğa siyasi ya da idari adem-i merkeziyetçi bir çerçeveden bakılan, kardeşlik duygusunun yeniden tesisi için çok dilli-tek kimlikli (İslam) bir tasavvuru esas alan, milliyetçi aidiyetin İslami bağlanmayı ötele-mediği dolayısıyla her millete bir devlet fetişizminin reddedildiği çoğulcu, adil ve barışçı bir çözüm vadetmektedir. İslami bağlanma-yı dışlayan hiçbir çözüm yaklaşımı -liberal olanlar dahil- milliyetçi temelde siyasal toplumun ayrışarak kopmasını önleyebilecek bir kapasiteye sahip değildir.
Reklam
Esasen Türkiye'deki İslamcı gelenek içinde yer alan sufi-selefi uçların başı Said Nursi ile hiçbir zaman pek hoş olmadı. Said Nursi bu iki çizginin ürettiği sapmaları tespit ve teşrih ederken bunları güçlü bir şekilde de eleştirdi. Dinin siyasal bir meta haline getirilmesine itiraz ettiği için siyasal İslamcı gelenek de Said Nursi'yi en hafifinden yokluğa terk etti. Kemalist ve milliyetçi gelenekler için de Said Nursi sempati uyandırmadı. Kürt milliyetçileri, Kürt aidiyetine sahip olmasına rağmen Kürt milliyetçisi olmamasını bir "deformasyon" olarak görürken Türk milliyetçileri onun Türklerin İslam'la ilişkisi üzerinden sergilediği istihsanı milliyetçiliğe tahvil etmeye çalıştı ve Türk milliyetçisi hayali bir Said Nursi üretti. Said Nursi'nin takipçileri de esasen hayali bir Said Nursi ürettiler. Kendi meşrep renkleriyle Said Nursi'yi boyadılar. Ferdi ve kolek- tif düzeydeki seçilmişlik algısı cehaleti özendirdiği için Said Nursi'yi bir alim ve düşünür olarak anlama çabaları embriyonik düzeyde kaldı. Bu tür bir çaba gösterir gibi olduklarında da bu alanı mutlaklaş- tırıp tekilleştirdiler; çoğulluğa ve farklılığa kapattılar.
Milliyetçiliğin olumsuz etkileri, İslam'ın asabiyyet-i cahiliyeyi söküp atan ve onun yerine "Müminler ancak kardeştir" hükmü gereğince müminler topluluğunu birbirine bağlayan nurani bağları kuvveden fiile çıkarılarak aşılabilir. Herkesin kavmi kimliği ve kültürü ilahi bir ayettir; bu fitri aidiyet Müslümanlar için bir kimliğe dönüşmemelidir; aksi takdirde asabiyyet-i cahiliyye ihya edilmiş olur."
Milliyetçilik insanlığı çatışmaya sürükleyen, Müslüman toplumların yatay düzeyde birbirleriyle kardeşlik ilişkileri geliştirmelerine ket vuran, dikey düzeyde de devletleri sadece kendi ulusal çıkarları peşinde koşturan, doğurduğu sonuçlar itibarıyla insanlık barışı için ciddi bir tehdit kaynağıdır.
Vatan ve milletin menfaati adına ferdi rıza yok sayılarak insanların mağduriyete uğratılması da milliyetçiliğin yol açtığı zulmani sonuçlardan biridir.
79 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.