Kötücül Kadın

Şahika Karaca

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Zeynep Direk, ataerkilliğin erkeği insan modeli olarak inşa ederken, kadını erkek olmayan, tam olarak insan olmayan, 'mutlak başka' olarak temsil ettiğini söyler. Erkek kendisini bu 'mutlak başka' karşısında, 'kadın olmayan' olarak tanımlar ve böylece sahip olduğu özellikleri sürekli bir biçimde yeniden olumlar. Kadını anne ve bakire olarak yücelt-se de bu yüceltmenin diğer yüzü kadın cinselliğini aşağılamak ve hatta kadının varlığındaki erkeğe hizmete ve bakıma indirgenemeyecek öğeler karşısında dehşete düşmektir. (2018: 187)
Sayfa 250Kitabı okudu
Lacan'ın üzerine en çok tartışılan "Kadın yoktur ya da kadının bütün olmadığı" düşüncesi, dişilliğin fallusun yokluğu etrafında tanımlamasından kaynaklıdır. Kadının var olması simgesel alanda olması demektir. Ancak simgesel alanda kadının var olması, simgesel alanda fallusa sahip olmakla eş değer görüldüğü için dişilliğin fallus eksikliği etrafında görmeye neden olur. Bir başka unsur da simgesel alanın söylem alanı üzerinden tanımlanması nedeniyle dişilliğinde söylemsel alanda inşası söz konusudur. Fink, Lacan'ın "kadının bütün olmadığı" düşüncesini şöyle nakleder: "Bir kadın, bir erkekle aynı biçimde bölünmüş değildir; yabancılaşmış olsa da bütünüylr simgesel düzene tabi değildir." (2016: 107) Lacan ise kadının mevcut olmamasını, mevcut olandan yani erkeklerden daha fazlasına sahip olmak olarak ifade eder: "Ve bütün mesele budur; şu fallusa yaklaşma ve onu kendine saklama yönünde, kadının değişik yöntemleri vardır. Bunun nedeni, kadının orada olmamak anlamında, fallik işlem içinde bütün olarak yer almıyor olması değildir. O asla değildir gibi bir şey söz konusu değildir. Tam olarak oradadır. Fakat daha fazlası söz konusudur. (Leader, 1998: 74)
Reklam
“Lacan'a göre Oedipus, yani babanın yasası, insanın kültürel bir yasa olarak kurulması için zorunludur. Çünkü babanın yasası, insanın kültürel bir varlık olarak kurulması için zorunludur. Çünkü babanın yasası, insanın kültürel bir özne olarak kurulmasını sağlayarak, iç-sel olanla dışsalı, sübjektifle objektifi, kendi ile ötekileri ayırt etmesine imkân veren simgesel düzene girmesini sağlamakta, onu annesiyle dolayımsız haz durumunu arayıştan çıkararak toplumsal bir üye hâline dönüştürmektedir.” (Tura, 2016: 197)
Alenka Zupancic ise Slovaj Zizek ve Lacan'dan hareketle her edimin öznenin bir tür geçici tutulmasına yol açtığını, her edimde öznenin yok edildiği ve peşinden yeniden doğması olarak değerlendirildiğini anlatır. Lacan bir edimin işte bu özellikleriyle bağlantılı olarak intiharın her (başarılı) edimin paradigması olduğu-nu iddia etmektedir. (2010: 99) Zupancic ise iki tür intihardan söz eder. Öncelikle fedakârlık etrafında gerçekleştirilen, “Görev çağırdığında, bunu veya şunu, eğer gerekirse hayatımı bile feda ederim.” intiharın iki çeşidinden biridir. Diğerini ise şöyle izah eder: “İkin-ci türden intihar daha az popülerdir, çünkü hiçbir davaya, hiçbir amaca hizmet etmez. Burada söz konusu olan, sonunda ötekinin sunağına sunabileceğimizin en fazlası olarak kendi hayatımızı koymamız değildir. Ana fikir, kendimizi öteki yoluyla ötekinin içinde öldürmemizdir. Ötekinde, sembolik düzende- varlığımıza kimlik, statü, destek ve anlam vereni yok ederiz.” (2010: 100) Bihter, içindeki yabancıyı, patolojik kalıntıyı yani kötücül anneyi söküp atmak ister. İçindeki patolojik kötücül anneyi öldürmek için ise kendisinde öldürmek zorundadır. Nitekim Behlül'le yasak ilişkisini Adnan Bey öğrendiğinde Bihter annesinin kızı olmamak için intihar eder:
Sayfa 192Kitabı okudu
Ona göre heteroseksüel bakış açısı, dışlayıcı toplumsal cinsiyet yasalarını içermektedir. Ve özne bir öze sabitlenemez. Dolayısıyla Butler, cinsiyetin biyolojik bir sınırlandırma içinde tanımlanamayacağını ve dilin belirleyiciliği içerisinde kültürel söylem üzerinden cinselliğin kurulduğunu ifade eder. Ona göre kadın ya da erkek olarak bir öze sabitlenmek bütünüyle yanılsamadır ve bunu performatiftik kavramıyla dile getirir. Dolayısıyla özne metafizik ilkeler etrafında önceden belirlenmiş değildir. Özne süreç içerisinde kendi seçimleriyle kendisini oluşturur. Böylece sabit bir özden özneyi kurtaran Butler, kadının da kültürel tanımlamalar içerisindeki konumunu yapısökümüne uğratır. Butler de Irigaray'la benzer bir düşünceyle eril söylem içerisinde sabit bir öz etrafında temsil edilen kadın üzerinden feminist çalışmaların yapılmasını eleştirir. Bu anlamda kadın temsilini sorunlu görür.
Sayfa 267Kitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.