Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kötücül Kadın

Şahika Karaca

Kötücül Kadın Gönderileri

Kötücül Kadın kitaplarını, Kötücül Kadın sözleri ve alıntılarını, Kötücül Kadın yazarlarını, Kötücül Kadın yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ona göre heteroseksüel bakış açısı, dışlayıcı toplumsal cinsiyet yasalarını içermektedir. Ve özne bir öze sabitlenemez. Dolayısıyla Butler, cinsiyetin biyolojik bir sınırlandırma içinde tanımlanamayacağını ve dilin belirleyiciliği içerisinde kültürel söylem üzerinden cinselliğin kurulduğunu ifade eder. Ona göre kadın ya da erkek olarak bir öze sabitlenmek bütünüyle yanılsamadır ve bunu performatiftik kavramıyla dile getirir. Dolayısıyla özne metafizik ilkeler etrafında önceden belirlenmiş değildir. Özne süreç içerisinde kendi seçimleriyle kendisini oluşturur. Böylece sabit bir özden özneyi kurtaran Butler, kadının da kültürel tanımlamalar içerisindeki konumunu yapısökümüne uğratır. Butler de Irigaray'la benzer bir düşünceyle eril söylem içerisinde sabit bir öz etrafında temsil edilen kadın üzerinden feminist çalışmaların yapılmasını eleştirir. Bu anlamda kadın temsilini sorunlu görür.
Sayfa 267Kitabı okudu
Zeynep Direk, ataerkilliğin erkeği insan modeli olarak inşa ederken, kadını erkek olmayan, tam olarak insan olmayan, 'mutlak başka' olarak temsil ettiğini söyler. Erkek kendisini bu 'mutlak başka' karşısında, 'kadın olmayan' olarak tanımlar ve böylece sahip olduğu özellikleri sürekli bir biçimde yeniden olumlar. Kadını anne ve bakire olarak yücelt-se de bu yüceltmenin diğer yüzü kadın cinselliğini aşağılamak ve hatta kadının varlığındaki erkeğe hizmete ve bakıma indirgenemeyecek öğeler karşısında dehşete düşmektir. (2018: 187)
Sayfa 250Kitabı okudu
Reklam
Homer, “Gerçek var değildir.” sözleriyle var oluşun düşüncenin ve dilin bir oyunu olduğunu, gerçeğin ise dilden önce geldiğini söyler. Gerçek, simgeleştirmeye mutlak şekilde direnendir. (2016: 115-116)
Sayfa 246Kitabı okudu
Alenka Zupancic ise Slovaj Zizek ve Lacan'dan hareketle her edimin öznenin bir tür geçici tutulmasına yol açtığını, her edimde öznenin yok edildiği ve peşinden yeniden doğması olarak değerlendirildiğini anlatır. Lacan bir edimin işte bu özellikleriyle bağlantılı olarak intiharın her (başarılı) edimin paradigması olduğu-nu iddia etmektedir. (2010: 99) Zupancic ise iki tür intihardan söz eder. Öncelikle fedakârlık etrafında gerçekleştirilen, “Görev çağırdığında, bunu veya şunu, eğer gerekirse hayatımı bile feda ederim.” intiharın iki çeşidinden biridir. Diğerini ise şöyle izah eder: “İkin-ci türden intihar daha az popülerdir, çünkü hiçbir davaya, hiçbir amaca hizmet etmez. Burada söz konusu olan, sonunda ötekinin sunağına sunabileceğimizin en fazlası olarak kendi hayatımızı koymamız değildir. Ana fikir, kendimizi öteki yoluyla ötekinin içinde öldürmemizdir. Ötekinde, sembolik düzende- varlığımıza kimlik, statü, destek ve anlam vereni yok ederiz.” (2010: 100) Bihter, içindeki yabancıyı, patolojik kalıntıyı yani kötücül anneyi söküp atmak ister. İçindeki patolojik kötücül anneyi öldürmek için ise kendisinde öldürmek zorundadır. Nitekim Behlül'le yasak ilişkisini Adnan Bey öğrendiğinde Bihter annesinin kızı olmamak için intihar eder:
Sayfa 192Kitabı okudu
Aşk-ı Memnu'da Bihter'in intihar, ötekinin öldürülmesidir. Çünkü özneleşme süreci kişinin varlığını çepeçevre kaplayan kimlik statü ve anlam verenden uzaklaşmakla gerçekleşir. Böylece birey özgürleşerek özneleşir: Öznenin ortaya çıkmasında özgürlük gereksiniminden sonraki asama insanın eksik bir varlık olmasını anlaması, olumsuzlama ve
Kohut'a göre narsistik kişilik gelişiminde ilk aşama ihtiraslarken ikinci aşama ideallerdir: “Demek ki kendiliğin iki kutbu vardır: ihtiraslar ve idealler. İhtiraslar büyüklenmeci, teşhirci arkaik kendilikten gelir. Kısa zamanda doyum almaya, bir an önce üstün-lük sağlamaya yöneliktir. Oysa idealler, idealleştirilmiş anne-baba imagosundan kaynaklanır, uzun vadeli hedefleri, doğruları gösterir. İhtiraslar bireydeki ruhsal gerilimi artırır, heyecan ve coşku verirken, idealler sakinleştirir, yatıştırır, uzun vadeli, kimi kez çileli ama daima daha olgun hedeflere yönelirler.” (Tura, 2014: 26) Aşk-ı Memnu'da Bihter'in patolojik annenin yanı sıra güçsüz bir baba-ya sahip olması da onda kendiliğin ikinci kısmının da/idealin de sorunlu olmasına sebep olmuştur. Çünkü ideal, özellikle babanın idealleştirilmesi üzerinden gelişir. Çocuğun babasını güçlü, ideal bir varlık olarak algılaması ve onun tarafından onaylanması kendine güvenini geliştirecektir. Normal bir yetişkinde kendiliğin iki kutbunun yani ihtiraslar ve ideallerin dengeli bir bütünlük oluşturması beklenirken narsistik bozukluklarda kendiliğin bu iki kut-bunda da yetkinleşememe görülmektedir. Bihter'in de patolojik anne ve ideal olmayan babaya sahip olması narsistik evrede/ayna evresinde takılıp kalmasına sebep olmuştur.
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
Aynanın gizemli yansıtıcı yüzeyi yüzyıllardır bilimin, sanatın, edebiyatın, felsefenin, psikolojinin ve tarihin konusunu oluşturmuştur. İnsan yüzyıllardır aynada kendisini seyrederek iyiyle kötünün, Tanrı ile şeytanın, erkeğe karşı kadının çatışmasını sorgular. Jean Delumeau,“Ayna, bakmayı bilene tanrısallığın saf bir imgesini sunabilir:
Derian Leader, kadının çevresindeki dünyada aradığı şeyin bir nesne değil başka bir arzu olduğunu belirtir. Bu yüz-den bir erkek ya da kadına değil aralarındaki ilişkiye, arzuya ilgi gösterir: Kadınların, arkadaşlarının romantik karmaşalarıyla aşırı ilgilenmeleri bir tesadüf değildir. Radarları nesnelerden çok arzuya ayarlanmıştır ve belki de bu yüzden kadınlardan çoğunlukla mükemmel psikoterapist ya da psikanalizci çıkar; bazı yorumcuların ileri sürdüğü gibi sadece anne figürünü hatırlattıkları için değil, arzunun dalga boyuna daha yakın oldukları için. Bu arzuların tatmin edilmemiş olması bir önkoşuldur. Tatmin edilmiş bir arzu, ar-tik arzu değildir. (1998: 17-18)
Sayfa 151Kitabı okudu
Mehpeyker'in kötücül kadın imgelemini güçlendiren diğer bir durum ise toplumun yapıtaşını oluşturan evlilik kurumuna yaklaşımıdır. Onun için evlenmek, cinsel hazza ulaşmanın bir tek erkek-le sınırlandırılmasıdır. Dolayısıyla Mehpeyker'in bu tavrı sadece bireysel değil toplumsal yapı kodlarını da alt üst edecek niteliktedir. Çünkü toplumsal düzenin devam edebilmesi için kadın cinselliği ataerkil sistem tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Aksi takdirde toplumsal düzen parçalanacaktır. Mehpeyker ise bu ataerkil sistemin kadın bedeni üzerinden yapılandırılmış düzenini alt üst eder. Romanda dikkat çekici bir diğer unsur ise kadın cinselliği kontrol edilemediğinde fahişe, aşifte gibi ötekinin ötekisi olarak nitelendirilebilecek isimlendirmeye tabi tutulurken erkekler için böyle bir durum söz konusu değildir. Romanda genç erkeklerin gözde mekânı Çamlıca'da kadınlara laf atmaları normalken, Mehpeyker'in arabasıyla bu mekânda dolaşması norm dışıdır. Hatta Mehpeyker'in mesire alanına gelmesi dahi onun kötücül imgesini güçlendirmektedir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Dolayısıyla erkeğe göre tanımlanan/hayal edilen kadın, melek kadın imgelemiyle edebî metinlerde karşımıza çıkarken bu sınırı ihlal eden, kendisini başkasının/erilin gözünden görmeyen kadın, şeytan imgesiyle temsil edilir. Gilbert ve Gubar, eril edebiyatın büyük bir kısmında tekrarlanan evin içindeki tatlı kadın kahramanın, bir biçimde dışarıdaki kötü bir fahişe ile karşı karşıya kalmak zorunda olduğunu belirtirler. (2016: 74) Namık Kemal de gücünü yitirmiş Osmanlı Devleti'nin babasızlık sendromunu edebî metnin imgelem imkânlarından yararlanarak yazar-baba üzerinden yansıtmıştır ve evin içindeki tatlı kadın kahraman Dilâşûb'un karşısına dışarıdaki kötü fahişe Mehpeyker'i çıkarmıştır.
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.