Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kötülük Mektupları

Baruch Spinoza

Kötülük Mektupları Gönderileri

Kötülük Mektupları kitaplarını, Kötülük Mektupları sözleri ve alıntılarını, Kötülük Mektupları yazarlarını, Kötülük Mektupları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sağlam bir gerekçeye dayanmaksızın bir hakikati benimsemek, anlama yetimizde bir kusur olduğunu gösterir.
Benim erdemsizlik dediğim şeyden, erdemsizlik olduğu için değil, sizin tekil doğanızla çeliştiği için kaçınıyorsunuz; bundan doğanıza tiksinti veren bir gıdadan uzak durur gibi kaçınıyorsunuz. Kötülükten, doğasına tiksinti veriyor diye kaçınan biri, erdemiyle övünemez herhalde.
Reklam
"Sağlam bir gerekçeye dayanmaksızın bir hakikati benimsemek, anlama yetimizde bir kusur olduğunu gösterir."
Demek ki Adem'e yönelik yasak, Tanrının Adem'e bu ağacın meyvesinden yemesinin ölümüne sebep olacağını açıklamasından ibaretti. Tıpkı bize doğal anlama yetisi aracılığıyla zehrin ölümcül olduğunu açıklaması gibi. Eğer Tanrının bunu Adem'e hangi amaçla açıkladığını soracak olursanız, işte cevabım: Bu bilginin onu daha yetkin kılması için.
Spinoza:
Bana kalırsa, kudretim dahilinde olmayan şeyler arasında, hakikati içtenlikle seven kişilerle kurulan dostluktan daha değerlisi yoktur. Çünkü inanıyorum ki, kudretimiz dahilinde olmayan şeyler arasında, dünyada hiçbir şey, bu insanlara sevgiyle bağlanmak kadar huzur verici olamaz. Nasıl hakikat bir kez algılandıktan sonra bırakılamıyorsa, bu insanların birbirlerine olan sevgisi de, her birinin hakikatin bilgisine duyduğu sevgiye dayandığı sürece bozulup yok olamaz.
Blyenbergh:
Bir başka deyişle Tanrının sürekli yaratımı, nasıl şeylerin varoluşunun sürmesinin nedeniyse, şeylerde meydana gelen çaba veya hareketin de aynı şekilde nedenidir, zira Tanrı dışında hiçbir hareket nedeni yoktur. Buna göre Tanrı, ruhun sadece tözünün değil, sizin de birçok yerde belirttiğiniz gibi istek diye adlandırdığımız çabasının veya hareketinin de nedenidir. Öyle görünüyor ki bu iddiadan zorunlu olarak çıkan sonuç, ya ruhun hareketi ve isteğinde hiçbir kötülük olmadığı ya da bu kötülüğe dolaysızca Tanrının neden olduğudur.
Reklam
Katılanlar hatırlayacaktır, Etika gibi biçimiyle bile ürküntü veren bir kitabı, capcanlı, durmaksızın işleyen bir düşünce olarak önümüze seriveriyordu Baker. Spinoza'nın her bir önermesini titizlikle ele alıyor, hem felsefe tarihi hem de düşünürün kendi yapıtı bağlamındaki yerine oturtuyordu - sükunetle, ağır ağır, kah gülerek kah mırıldanarak, sigarasından sürekli derin nefesler çekerek... Ben kendi payıma, genelde felsefe tarihinden bir "belge" olarak kalan yapıtlardan birinin hayatiyet kazanıp gündelik deneyimlere kadar sızmasına orada tanık oldum. Bunun bir müsebbibi Spinoza'ysa, diğeri hiç şüphesiz Spinoza'nın felsefesini benzersiz bir yaşantı haline getirebilen Baker'di.
Sayfa 43 - Alber NahumKitabı okudu
Spinoza-Blyenbergh yazışmasına "Kötülük Mektupları" adını veren Deleuze'dür.
Başkalarının yanlışlarını bulup çıkarmak, onlarla bu yanlışlar üzerinden tartışmak, kısır ve bıktırıcı bir çaba olarak görünmüş olmalıdır Spinoza'ya. Üstelik toplumsal siyasal açıdan da sorunludur bu tavır; yerleşik önyargıları ve ideolojik-­tutkusal esareti yıkmanın yolu insanların kusurlarını yüzlerine vurmaktan değil, onları doğruya ve erdeme yöneltmekten, daha da iyisi, bunları kendi kudretleriyle keşfetmelerini ve üretmelerini sağlamaktan geçiyordur.
Descartes'ın tersine, iradeyi gerçek bir yeti olarak değil, sadece bir sözcük, bir söyleyiş tarzı bir "akıl varlığı" olarak görmektedir. Gerçekte varolan, tek tek isteklerdir; bunları belirleyen genel bir isteme yetisi, yani bir irade yoktur. Dolayısıyla ne "irade" ne de bu tekil istekler özgür olarak nitelenebilir. Bunlar da doğadaki başka şeyler gibi, varolmak için bazı dışsal nedenler tarafından belirlenmektedirler.
Reklam
Descartes her türlü kesinliği, Tanrının varlığının temellendirilmesine bağlamıştır. Yani, doğrucu bir Tanrının varolduğu, kendisinden hareketle değil, ancak başka bir şeye dayanarak yadsınamaz biçimde ortaya konmadıkça, kendi varlığımız dahil, bütün bilgiler şüpheli hale gelecektir. Spinoza ise tıpkı bir üçgen hakkında olduğu gibi, Tanrı hakkında da açık ve seçik bir fikre sahip olmanın yeterli olduğunu öne sürer. Bu fikir, Tanrının en üst düzeyde doğrucu, doğamızın sürekli yaratıcısı ve sürdürücüsü olduğunu zorunlu olarak içeriyordur zaten. Dolayısıyla bu fikre eriştikten sonra, ne Tanrının varlığından ne de matematik hakikatlerden ya da başka bilgilerden şüphe edebiliriz.
Ama buradan, felsefe tarihinin en gelişkin içkinlik düşüncesine varır Spinoza. İçkinlik, evrenin dışında aşkın bir Tanrı'yı reddeden bir anlayış değildir sadece; her bir şeyin, gerici ve yargılayıcı söylemlerin tahakkümünden kurtulması, yalnız kendi tekil varolma çabasıyla görünür olmasıdır. Hiçbir şey, "bir şeye göre", "bir şey için", "bir şeye kıyasla", "bir şey yolunda" vs. değildir bu düşüncede. Şeyler, ancak kendilerinden türeyen ölçütlerle, kendilerine özgü üretim­leriyle değerlendirilirler. Bir başka deyişle içkinlikçi yaklaşım, ne dilsel-mantıksal kategorilerle ne de verili değerlerin muğlaklığıyla kavramaktadır dünyayı. Dünya ilişkilerdir, şeyler de ilişki tarzları: etkilemeler ve etkilenmeler, yoğunlaşmalar ve çözülmeler, birleşmeler ve dağılmalar... Spinoza'nın ürkütücü kavramsal aygıtının altındaki sezgi budur işte: Bu biricik düzlemdeki şeylerin ilk nedenlerini ve ilişkilerini temellendiren ilkeyi (zorunluluk) açıklamak kadar, kendilikleri içinde tekil şeyleri (güç, varoluşta sürme) anlama çabası. Ya da Etika'daki formülle: "Tekil şeyleri ne kadar anlarsak, Tanrı'yı da o kadar anlarız."
bi an ebu leheb sandım
Melek­lerin ve kutsal kişilerin hükümlerine dayanarak, Tanrının (O Mübarektir) ve kutsal cemaatin tamamının rızasıyla, kutsal kitaplarımızın ve içlerinde yazılı 613 buyruğun önünde, Baruch de Espinoza'yı ihraç ediyor, kovuyor, lanetliyor ve ona beddua ediyoruz. [ ... ] Gün içinde kahrolsun, akşam kahrolsun; yattığında kahrolsun, kalktığında kahrolsun. Dışarı çıktığında kahrolsun, içeri girdiğinde kahrolsun. Tanrı onu hiçbir zaman bağışlamasın, Tanrının gazabı ve kıskançlığı hep bu adamın üzerinde tütsün; Yasa kitabında yazılı bütün lanetler onun üzerine olsun ve Tanrı ismini göğün altından sonsuza dek silsin.
"...ebedi ve sonsuz bir şeyin sevgisi, ruhu, saf ve her türlü üzüntüden arınmış bir neşeyle besler; gayet arzu edilir ve kişinin var gücüyle araması gereken bir şeydir bu."
Ruhumda, bu yeni yaşam ilkesine ya da hiç değilse bunun hakkında bir kesinliğe, yaşamımın düzenini ve olağan seyrini değiştirmeden ulaşmanın bir şekilde mümkün olup olmadığı sorusuyla boğuşuyordum; bunu pek çok kez denedim, ama nafile.
296 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.