Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kritik ve Klinik

Gilles Deleuze

Kritik ve Klinik Sözleri ve Alıntıları

Kritik ve Klinik sözleri ve alıntılarını, Kritik ve Klinik kitap alıntılarını, Kritik ve Klinik en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kötü romancıların, “dedi”nin yerine, “mırıldandı”, “geveledi”, “hıçkırdı”, “sırıttı”, “bağırdı”, “kekeledi”... gibi titremlemeler bildi­ren ifadeler koyarak, diyaloglarındaki bildirme kiplerini çeşitlendirme ihtiyacı duydukları söylenir.
Kişi kendi nevrozlarıyla yazmaz. Nevroz, psikoz; bunlar, yaşam geçitleri değil, süreç kesintiye uğradığında, engellendiğinde, tıkandığında içine düşülen durumlardır. Hastalık bir süreç değil, sürecin durmasıdır. Bu haliyle yazar da hasta değil, daha ziyade hekimdir, kendisinin ve dünyanın doktorudur. Dünya, hastalığın insanla karıştığı semptomlar bütünüdür. Bu durumda, edebiyat bir sağlık girişimi olarak ortaya çıkar.
Reklam
Biliyoruz ki, Nietzsche’de, üstün insan kuramı, hümanizmin en derin ve en tehlikeli gizeme bürünmesini ifşa etme niyetindeki bir eleştiridir. Üstün insan, insanlığı mükemmelliğe, hayata gcçmişliğe taşıma iddiasındadır. İnsanın tüm özelliklerini topladığını, yabancılaşmaları aştığını, bütünüyle insanı gerçekleştirdiğini, Tan­rı’nın yerine insanı koyduğunu, insanı, olumlayan ve olumlanan bir güç haline getirdiğini iddia eder.
Hükmetmek, ruhları çalıp ıstıraba havale etmektir. Lider, ıstırabı üstlenip kendini feda etmezse, ona inanan kalabalık, “miyop yığınların biraraya gelmiş coşkulu umutları” tarafından haklı görülmez.
Sayfa 150 - NorgunkKitabı okudu
"sözün yanıldığı yerde hiçbir şey olmaz "
Sayfa 123
Reklam
İnsanlar, kendi kısmederine değer biçtikleri ölçüde yargılarlar ve bir biçimin onların iddialarını onayladığı ya da azlettiği ölçüde yargılanırlar. Aynı zamanda hem yargılanır hem de yargılarlar ve yargılamakla yargılanmak aynı zevktir.
Bu ölçüder düşünüldüğünde, edebi amaç güderek kitap yazanlar arasından, deliler içinde bile, pek azının kendisine yazar diyebildiği görülür
Bundan daha iyi çok az pasaj var.
Yazmak, yaşanmış maddeye bir biçim (ifâde biçimi) dayatmak değildir kuşkusuz. Edebiyat, Gombrowicz'in söylediği ve yaptığı gibi, daha ziyade biçimsizden ya da tamamlanmamışlıktan yanadır. Yazmak, asla tamamlanmayan, her zaman oluş halinde olan ve her yaşanabilir ya da yaşanmış maddeyi aşan bir oluş meselesidir. Bir süreçtir, diğer bir deyişle, yaşanabilir ile yaşanmışı boydan boya kateden bir Yaşam geçididir. Yazı oluştan ayrılamaz: Yazarken, kadın-olunur, hayvan ya da bitki-olunur, algılanamaz-olana dek molekül-olunur. Bu oluşlar, Le Clézio'nun bir romanındaki gibi, özel bir zincire göre birbirlerine bağlanırlar ya da Lovecraft'ın güçlü yapıtındaki gibi, bütün evreni oluşturan kapılar, eşikler ya da bölgelere uygun olarak, her düzeyde birarada varolurlar. Oluş aksi yönde gitmez, ve Erkek olunmaz, erkek kendini, bütün maddeye dayatılması kaçınılmaz olan egemen bir ifâde biçimi olarak ortaya koyduğu sürece böyledir bu, oysaki kadın, hayvan ya da molekül, kendi biçimselleşmelerinden kurtulan bir kaçış bileşenine her zaman sahiptir. Bir erkek olmanın utancından daha iyi bir yazma sebebi olabilir mi? Oluş halinde olan bir kadın da olsa, kadın-oluş durumundadır ve bu oluşun kendine kadın olarak bir paye çıkarabileceği bir halle ilgisi yoktur. Oluş bir biçime ulaşmak değildir (özdeşleşme, taklit, Mimesis), oluş, bir kadından, bir hayvandan veya bir molekülden ayırt edilemeyecek şekilde, yakınlık, ayırt edilemezlik, ya da farklılaşmama bölgesini bulmaktır.
Norgunk
181 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.