"Bak dinimizde bir laf var; kırk yıl günahkar, bir yıl tövbekar, derler. İnsan can ve gönülden tövbe deyip doğru yola girdi mi Allah da, affeder kul da."
Günler geçer, haftalar, aylar ve yıllar geçer, sonunda da saniyeler geçmez olurda, kafa bir takıldı mı sılaya! Sıcak terletir, soğuk üşütür, humma sayıklatır, sıla büyücü gibi çeker. İş yakalanmamakta. Yakalandı mı bu özleyişe bitmiştir artık.
"Adı Yemen'dir,
Gülü çemendir..."
Bozüyük'lü bir topal saatlarca, hangi saatlarca? Günlerce tekrarlayıp durmuştu:
"Adı Yemen'dir,
Gülü çemendir,
Giden gelmiyor
Acep nedendir?"
Keşke gelmek olmasaydı. Gelmek mi denirdi buna?
Nerede sağ kolun yavrum Salih?
Nerede sag kulağının yarısı oğlum Salih?
O kehribar gibi gözlerine ne oldu bir tanem?
Ya o yigit yüzün kardeşim?
Gelmek mi denirmiş buna?
Ve aynı vagonlar, aynı pencereler, aynı yüzler önünden geçiyor, geçiyor, tekrar geçiyordu. Salih o trenden ayrılmak istemiyor, inmemiş olmak, gitmek, gitmek, gitmek istiyordu çünkü.