-Ey Peygamber!- İnkâr edenin inkârı seni üzmesin! Onların dönüşü ancak bizedir. Elbette yaptıklarını kendilerine bildireceğiz. Şüphesiz ki Allah göğüslerin -/kalplerin- özünü bilendir. Onları -dünya hayatında- biraz yararlandırırız; sonra da kendilerini ağır bir azaba sürükleriz. Onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allah” derler. De ki: “Hamd, Allah içindir" Esasında onların çoğu -ne dediklerini*- bilmezler. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi yalnızca Allah’a aittir. Şüphesiz ki gerçek zengin, övülmeye layık olan yalnızca Allah’tır.
Allah’ın, göklerdeki ve yerdeki -imkânları- sizin hizmetinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca yaydığını görmediniz mi? -Buna rağmen- insanların bir kısmı bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışmaktadır.
-Yine Lokmân, oğluna şöyle demişti:- “Ey yavrucuğum! Yaptığın -iyi veya kötü her- iş, bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu bir kayanın içinde veya göklerde veya yerin derinliklerinde bulunsa yine de Allah onu -karşına- getirir. Şüphesiz ki Allah -her şeyi detaylarıyla- bilendir*; -her şeyden- haberdardır. Ey yavrucuğum! Namazı kıl; iyiliği emredip -/öğütleyip- kötülükten engelle -/sakındır-; başına gelenlere de sabret! Şüphesiz ki bu, azmetmeye değer işlerdendir. İnsanlara yanağını çevirme** -/kibirli olma- ve yeryüzünde kibirlenerek yürüme! Şüphesiz ki Allah kendini beğenip övünenleri sevmez. Yürüyüşünde orta hâlli ol, sesini de alçalt! Şüphesiz ki seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.”***
Biz insana, ana babasını -/onlara iyi davranmasını- emrettik. Annesi onu sıkıntı üstüne sıkıntı çekerek taşımıştır. Sütten ayrılması -/kesilmesi- de iki yıl içinde olur. -İşte bunun için- "Bana -ve- ana babana şükret!"* diye -emretmiştik-. Dönüş, yalnızca banadır. Onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme!** -Yine de- Onlarla dünyada iyi geçin! Bana yönelenlerin yoluna uy! Sonunda dönüşünüz sadece banadır. -O zaman- size -dünyada- yapmış olduklarınızı bildireceğim.
Andolsun ki biz Lokmân’a “Allah’a şükret!” diyerek hikmet -/doğru hüküm verme yeteneği- vermiştik. Şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de -bilsin ki- şüphesiz ki Allah -asıl- zengindir, övgüye layıktır. Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek “Ey yavrucuğum! Allah’a sakın ortak koşma! Şüphesiz ki şirk, büyük bir zulümdür.” demişti.
O, gökleri görebileceğiniz direkler olmadan yaratmıştır*. Sizi sarsmasıyla ilgili yer içinde ağır baskılar yerleştirmiştir. Orada -/yerde- her çeşit canlıyı yaymıştır. Gökten su indirip, orada -yerde- her değerli çiftten yetiştirmekteyiz. İşte bu-nlar- Allah’ın yarattıklarıdır. Ondan -/Allah'tan- başkasının ne yarattığını bana gösterin! Hayır! Zalimler apaçık bir sapkınlık içindedir.
Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa, arkasından buna yedi deniz daha eklense, imkânı yok, Allah'ın kelimeleri yazmakla bitmez. Muhakkak ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır..