Tam sıcakken bunalırken beni zihnen de yormayan , kısa bir zamanda bitirebildiğim Leyla’nın evine konuk oldum bugün .Bir zamanlar yalıda ikamet eden paşa torunu olan Leyla Hanımın yalının yeni sahibi tarafından sokağa atılması sonucu ,farklı dünyalardan gelen insanların yaşamlarının kesişmesi romana güzel bir hava katar.Leyla Hanım ,zoraki olarak mahallenin çocuklarından Yusuf’un Cihangir’deki yıkık dökük izbe evinde bulur kendini geçmişindeki anılarla beraber .Yalının yeni sahibi de aslında huzurlu değildir yeni evinde.Güzel gözüken yalı yaşamının arka planda ne sorunlar ve acılar barındığını bilmez insanlar aslında. Bilakis asıl mutluluğunun insanların içinde olduğunu ,insanın insana dokunması gerektiğini bir defa daha hatırlatıyor bu roman satır aralarında.Romanda ,insanoğlunun barınma ihtiyacını ,sürekli elden ele değişen ve sarsılan bir şehir üzerinden suratımıza tokat gibi çarpıyor .Roman bir defa daha göçmenliği,yurtsuzluğu ,ötekileştirmeyi,ait olamamayı ,tutucu dünya görüşünü ,eşitsizliği,barınma sorununu duygusuzluğu ,bireyselcilik gibi evrensel sorunları ustalıkla işlemiş.Ama ne var ki ,her koşulda yardımseverliğin var olduğuna ,kötülüğe karşı her daim iyiliğin kazanacağına dair umut aşılıyor Livaneli .