İlk başlarda uzun betimlemelerle inanılmaz yoran, herhalde bu kitabı bitiremeyeceğim dediğim, ancak bir yerden sonra olayların akışı, yazarın anlatım tarzına alışmam derken bir baktım ki kitap bitmiş.
Duygular o kadar iyi anlatılıyor ve bu size o kadar geçiyor ki kendinizi bir anda kocasını aldatan kadına bile üzülürken buluyorsunuz.
Emma… Aslında bu son belki de en başından beri belliydi. Kendini bir çok kişiden üstün gören, hep daha fazlasını ve daha iyisini isteyen, kitaplarda anlatılan o ihtişamlı, aşk dolu zengin ve mutlu hayatı arayan ve hep bir arayış içinde olan bir kadın.
Charles, karısını seven ve onun mutlu olmasını isteyen bir adam. Öyle ki karısı öldükten sonra onu aldattığını öğrendiğinde bile kızamayan bir adam…
Belki biraz daha derin düşünceli bir insan olsaydı, ya da gerçekten Emma’nın içinde yaşadıklarını görüp anlayabilseydi Emma yine de aynı davranır mıydı acaba?
Doyumsuz bir kadın olan Emma için bu da yetmezdi sanırım. Çünkü o hep daha iyisini isteyen bir kadın.
Kitaba yeni başlayanlara tavsiyem, ilk sayfalardaki uzun uzun betimlemelerden sıkılıp bırakmasınlar. Olaylar ilerledikçe her sayfayı şimdi ne olacak diye çevireceksiniz.