....Bilmeyeniniz yoktur.Poul Auster akciğer kanserine yenik düştü. 30 Nisan günü aramızdan ayrıldı....
Yazarın Türkiye de en çok okunan kitabı hangisidir?
Türk edebiyatının Poul Austeri kimdir?
Ahmet Altan nın kitaplarını daha önce okudunuz mu bilmem...Ama okumadıysanız bu kitapla başlamayın...
Kitap bir yazarın kendi hayatındaki yaslar ve sorumluluklardan kaçmak isteği ile başlar- önce anne, baba daha sonra eş kaybı- -iki yas süreside cok fazla olmasına rağmen(yasın yazar algısı ile yaşayış biçimine çok kısa bir kaç cümle ile değinilir)kafa dağıtmak, belki "Yeni romana" başlamak için bir yolculuk yapmaya karar verilen bir rota oluşturulur.Fakat küçük kasabaya giden " satılık deniz " ilamı ve açlık bir çok kişinin hayatını mahveder...
Basit bir dille yazılmış ...vasat bir anlatım kitabın geneline hakim.Karakter derinlikleri yüzeysel, sağlam bir kurgusu yok.
Okuyan olarak, bazı kitapları okumaktan sıkılabiliriz ya bazen; Ahmet Altan bu kitapta onu yaşamış gibi .Bir bakıyorsunuz olay örüntüsü sizi alıp götürmekte , çok güzel bir aşk öyküsü var okunanlarda ; bir bakıyorsunuz nereden başladığı belli olmayan bir macera hatta siyasi hiciv romanına adapte olmaya çalışmaktasınız..Bir şeyler anlatmaya çalışılmış ama olmamış görev icabı yazılmış bir metin .bunu ilk sayfadan son sayfaya kadar hissediyorsunuz.
Son OyunAhmet Altan · Everest Yayınları · 20131,377 okunma
"Şimdi tam hatırlamıyorum, galiba Churcilin lafıydı"dedim,savaş sırasında cephedeki komutanlardan birinin evlendiğini söylemişler ona,gülüp, şimdi iki cephede birden savaşacak demiş.
Gustave Flaubert kendi döneminin ahlakî, toplumsal, ikircikli portresini bu romanda kadın karakter Emma Bovary üstünden verir.
Emma orta sınıf sayılabilecek bir çiftçinin kızı olarak dünyaya gelir. Annesi kardeşinin doğumunda ölür; baba karısı ve doğmayan çocuğunun yasıyla bir zaman yaşar. Bir müddet sonra Emma 'yı dini eğitimi baskın
Tahtacı'nın yanına yeniden uğradım bir gün, "peki neden bütün insanların günahları var?" diye sormuştum," niye yaradan her parçasına günah dağıttı? "
Oyduğu beşikten başını kaldırıp bana bakmıştı.
Sonra yeniden başını işine eğip," İnsanların günahı onları bir araya getiriyor " demişti,günahı paylaşmak, günaha karşı daha dayanıklı olabilmek, birbirlerinin günahkârlığını görebilmek için toplanıyorlar.Günah olmasaydı,her insan tek başına bir dağın başında otururdu.Günah onları birbirine çekiyor "
Bana bakıp o geniş ve aydınlık gülümsemesiyle, "Sevap işlemeleri için bir araya gelebilmeleri gerekiyor. Günahla birbirlerine kavuşuyorlar,sevabı da ancak öyle işliyorlar,birbirlerini günahtan temizlemeye uğraşarak. " diye eklemişti.