Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan

Ahmet Alpay Dikmen

Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan Gönderileri

Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan kitaplarını, Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan sözleri ve alıntılarını, Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan yazarlarını, Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Montaj Hattı
...montaj hattı da üretim ve tüketim kalıplarını tümüyle değiştirerek yepyeni bir dünyanın kapılarının aralanmasına yol açmış, refah devletlerini olanaklı kılmıştır. Ama insanların gündelik hayatlarına yaptığı etki bakımından bir ucube ortaya çıkartmıştır. Montaj hattı ortaya çıktıktan sonra tüm yönetim yazını montaj hattının çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Montaj hattını ortadan kaldıramamışlardır. Nedenlerini daha sonra tartışacağımız gibi montaj hattı vazgeçilmesi zor bir icattır. Bu nedenle yönetim yazin Frankenstein'a makyaj yapmaya; onu, yüzüne bakılır kılmaya çalışmıştır.
Sayfa 86 - Pratika, Mayıs 2013Kitabı okudu
Mutluluğun ve Dinginliğin Yitimi
Sürekli arayış içerisinde, sürekli daha çok şey ve daha yeni şeyleri özleyen insan, aynı zamanda da dinginliği özler ama dingin olmayı çoktan unutmuştur. Dinginliğini yitirmek, bir tür akıl yitimidir. Aklı boş bırakmaya gelmez. Başka Akıllarca doldurulur. Boş kalan akıllara Akıl formatları atılır.
Sayfa 80 - PratikaKitabı okudu
Reklam
Mutluluğun ve Dinginliğin Yitimi
Özgürlük, yıkıcı bir varoluşun kapılarını aralayan modern bir duruşun/pozun görüntüsüdür. Modern insanın tanrıyı öldürmesi şarttır ama ortaya çıkan boşluğu ne ile dolduracağını bilemez. Tanrıyı öldürmenin yolu onu yok etmekten değil şeytanı serbest bırakmaktan geçer. Serbest kalan şeytanla birlikte dinginliği ve dinginlikle gelen güzelliği de yitirir. İşin ritmi hayatın ritmine dönüşür.
Sayfa 80 - PratikaKitabı okudu
modernizm
Modern iktidar soyut kurallar dizgesi olarak karşımıza çıkar. Bu anlamda insani değildir. Normlara bağlıdır. Bu aynı zamanda 'insan-özne'nin de yitimidir. Normlar insanlar tarafından yapılır ama bu normları yapan insanları da bağlayacak şekilde herkesin üzerinde bir otorite olarak ortaya çıkar. Modern iktidarın özü, insanın kendisini özne konumuna yükseltirken nesneleştirmesi serüvenidir.
YÖNETİM
"Hafıza kaybı toplumun akıl bütünlüğünü kopartır. Yerine geçmişi unutup, köklerini yitirip, anlam dünyasını sürekli ve sürekli 'yeni' olanda arayan bir insan sürüsü bırakır. 'Yeni' hiç bu kadar tehlikeli olmamıştır!"
Sayfa 19 - PratikaKitabı okudu
318 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Makine,İş,Kapitalizm,İnsan - Ahmet Alpay Dikmen
Yazardan başlayalım, kendisi siyaset bilimi alanında bir akademisyendir. İncelemeye geçmeden önce şunu diyeyim. Bu sitede daha önceden, "yönetim bilimi" üzerine bir kitap incelemesi yapmıştım. Şimdi yönetim dediğimiz siyasal olgunun, bir de "psiko-teknik" tarafından bakalım: İşte bu kitap, yönetim kavramının teorik kısmından
Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan
Makine, İş, Kapitalizm ve İnsanAhmet Alpay Dikmen · Pratika kitap · 201318 okunma
Reklam
Zaten azgelişmiş ülkelerde yaşanan enflasyon oranı da çok yüksek düzeylerde seyretmektedir. Ücret artışları yıllık bazda yüksek enflasyon oranından daha düşük tutulursa ücretlerde çok kısa bir süre içerisinde reel bir düşüş sağlanacaktır; buna bağlı olarak yurtiçi talep düşecek ve sonuçta da ihraç edilebilir bir üretim artığı ortaya çıkabilecektir. Üstelik bu yolla zaman içerisinde işgü­cü ücretlerinin uluslararası piyasada diğer ülkelere kıyasla ucuzlamasının olanağı da sağlanacaktır ki herhangi bir ülkenin küresel üretim sürecinde göreli üstünlüğünden de ancak bu şekilde bahsedilebilir. Ucuz işgücü daha fazla yurtdışı talep ve daha fazla ihracat olanağı demektir. Ülkenin mevcut ihracat kalemindeki büyüme de kalkınma ve gelişme için gerekli kaynağın elde edilmesinin olanaklarını yaratacaktır. Bu mantık sayesinde ÇÜŞ'ler azgelişmiş ülkeler için birer 'beyaz atlı prens'e dönüşmekte, yabancı yatırımlar kutsanmaktadır. Yabancı yatırım ülkeye teknoloji, know-how ve üretim imkanı getiren en önemli kaynak haline gelmektedir. Yabancı yatırım çekmek için yatırım ortamları yabancı sermayeyi çekecek şekilde yeniden düzenlenmiş, yabancı yatırımcılara vergi muafiyetleri, yatırım öncesi bürokratik süreçlerde kolaylıklar sağlanmıştır.
Gerçeklikleri tek tek kendi öznelliklerinde görmek, sınıflandırmamak, bu gerçekliğin başkalarıyla benzerliğinden çok farklılığını anlamaya çalışmak postmodem bakış açısının belki de en önemli özelliğidir.
Modern akıl birleştirerek algılama eğilimindedir. Modem Akıl benzer insan gruplarını birleştirerek kavramsallaştırır, bu sayede de tanımlar. Onları farklılıkları temelinde değil benzerlikleri temelinde kavrar ve bu sayede sınıflandırma olanağına kavuşur. Ancak bir postmodem için böylesi bir algı söz konusu konu olamaz. O tek bir bireye ulaşıncaya kadar öznel durumları dikkate almaya çalışır. İşçi lafı onun için bir şey ifade etmez, 'hangi işçi' diye sorar. Diyelim ki siz 'Türkiye' deki işçiler' dediniz; bu kez 'Türkiye'deki hangi işçi' diye sorar. Yanıtınız 'Türkiye'deki kadın işçiler' olduysa, bu kez 'hangi kadın işçiler' diye sorar. Bu yolla tek bir kadın işçiye varıncaya kadar bu tanımlamayı parçalar. Sonuçta elinizde, örneğin Sivas 'ta yaşayan Ayşe adındaki tek bir kadın işçi kalır.
Postmodem yaklaşım her türlü tanımlamayı, yaftalamayı reddeden farklı farklı olanların yan yana durması gerektiğini savunan, bu sayede de otorite ve iktidarın ortadan kalkabileceğini, herkesin kendi varlığında ve biricikliğinde kendi olarak bulunabileceğini savunan bir bakış açısıdır.
Reklam
Neo-liberal aklın katılım ve demokrasiden anladığı, devletin karar alma sürecine yurttaşın katılımı değil piyasa saiklarının dahil edilmesi; şirket ve şirket temsilcileri eliyle demokrasidir. Verimliliği sağlayacak ve yabancı yatırım çekerek büyümenin önünü açacak olan demokrasi, yönetişimci demokrasidir; o da şirket katılımıyla söz konusu olur.
Örneğin, ihracat ve milli gelir değişkenleri üzerinden düşünecek olursak, ihracat bir birim artırıldığında diyelim ki milli gelir 3 birim artıyor olsun. İhracat 10 birim arttığında da milli gelir 30 birim artsın. Bu böyle düzenli olarak bir yere kadar gitmekte, ancak örneğin bir noktada, mesela ihracat 1000 birim arttığında, birden bire milli gelirin inanılmaz bir hızla, diyelim ki 100 000 000 birim arttığı gözlenmektedir. İşte burada ihracat ve milli gelir ilişkisini bir noktada sıçratan açıklayamadığımız, hesaba katmadığımız, denklemde hiç yer almayan bir değişken söz konusu olmakta; açıklanması imkan dahilinde olmayan değişik sonuçlar üreten bir boyuta ulaşılmaktadır. Bu bir tür kaos durumudur. Yani bizim milli gelir denklemimizi bir sistem olarak düşünecek olursak, milli gelir denklemimiz, ihracatın milli gelir üzerindeki etkisini belli bir noktaya kadar açıklamakta ancak belli bir noktadan sonra bu ilişkiyi açıklayamamaktadır. Böylesi bir durumun ortaya çıkması da bizim denkleme katamadığımız, göremediğimiz yada göz ardı ettiğimiz birtakım ' gürültü değişkenlerinden' kaynaklanmaktadır. Açıkladı­ğımızı sandığımız ilişkilere bizim görmediğimiz birçok başka değişken etki etmektedir. Kaos fiziğinde buna 'kelebek etkisi' denilmektedir. Kaos fiziği ile içerisinde bulunduğumuz dünyanın lineer algısı tümüyle değişmiştir. Sistem kuramlarına da en güçlü eleştiri buradan kaynaklanmaktadır. Yani istediğimiz kadar en güçlü ve açıklayıcı sistemi kurduğumuzu iddia edelim; hesaba katmadığımız ve bir noktada her şeyi değiştirme gücüne sahip bir de­ğişken, bizim bilgimiz hilafına incelediğimiz sistemde etkili oluyor olabilir.
Yani birey bir karar verirken kafasında bir model kurar. Bu model salt verilerden oluşmamaktadır. Veriler ve değerler bir arada bulunur.
Yeni uluslararası sömürü böylesi bir bağımlılık ilişkisi üzerinden ve malların eşitsiz mübadelesi sayesinde kurumsallaşınca, kalkınma yolundaki azgelişmiş ülkelere (ya da 'çevre ülkelerine') çok fazla seçenek kalmamaktadır.
Bu çerçevede eşitsiz mübadele (unequal exchange) kavramını en basit biçimiyle anlatacak olursak: Uluslararası ticarette sanayi malları ile hammadde ve yarı mamul malların fiyatları arasında büyük bir uçurum bulunmaktadır; eşitsiz mübadele sistemi bu uçurumdan faydalanarak azgelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru kaynak transfer etmeye verilen genel bir isim olarak anlaşılabilir. Burada sanayileşmiş (gelişmiş) olan ülkelerin daha çok hammadde ve yarı mamul mala gereksinim duyacağı, sanayileş­mek için çırpınıp duran azgelişmiş ülkelerin ise mamul mal ve sermaye/yatırım sanayi malına (yani makine ve teçhizata) ihtiyaç duyacağı açıktır. Sanayi malları ile hammadde ve yarı mamul malların fiyatları arasında ortaya çıkan uçurum nedeniyle bu mallar uluslararası ticarete konu olduğu her durumda azgelişmiş ülkeler aleyhine bir sonuç doğurmakta ve uluslararası ticarette azgelişmiş ülkeler kaybetmektedir. Örneğin, azgelişmiş ülkeler basit bir makine almak istediklerinde bile yüzlerce ton buğday göndermek zorunda kalabilmektedir. Böylece, bu mübadelede gelişmiş ülkeler hem mallarını satmış hem de karşılığında çok ucuza hammadde almış olmakta; azgelişmiş ülkeler ise, malları uluslararası piyasada ucuza gittiği, aynı zamanda da, bir kez girdikleri sanayileşme yolundan geri dönüş olmadığı ve ilerlemek zorunda oldukları için hep daha fazla hammadde ve yarı mamul üretmek zorunda kalmaktadırlar.
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.