İnsanı ayakta tutan, bir şeylere, hedeflere ulaşma istediği değil midir? Yaşamın sırrı, acının bile haz verişi bu sebepte değil midir?
Martin Eden, işçi biriydi. Çok çalışan, ezilen, kimsenin yüzüne bakmadığı biriydi. Lakin bir gün bir kızı tanıdı Ruth'tu bu. Sevdiği kız Martin'i kendi istediği gibi şekillendirmek istedi. Bir nebze olsun bunu başardı ancak hesap etmediği, Martin'in kendi isteklerinin olduğuydu.
Martin çok okudu, eğitim bile almadığı konular üzerinde tartışmalara girdi, defalarca yazarlık konusunda başarız oldu, reddedildi. Sonuçta ise hiç ummadığı bir anda kazandı. Servet sahibi biri oldu. Kaybettiğini sandığı insanlar ise ona geri dönmeye başladı. Ancak amacına ulaşmak onda beklediği hissi oluşturmadı.
Sınıfsal ayrımı Martin Eden'in; "Geçmişte işçi sınıfına göre daha derli toplu görünen, iyi giyimli kimselerin zekânın iktidarına ve güzelliği takdir gücüne sahip olduğunu sanmakla ne büyük aptallık etmişti. Kültürün giyimle atbaşı gittiğine, üniversite eğitimiyle derin bilginin aynı şeyler olduğuna inanarak nasıl da kendini kandırmıştı." sözleri açık ve net bir şekilde ortaya koyar.
Martin Eden karakteri, hayatımda büyük bir yer kaplayacak..