"-bir çiçeği çok mu gördün bana? diye düşünüyordu sevgilisi. o bir çiçek değildi çok görülen. bir çiçeğin öyküsüydü çok görülen. bir çiçeğin öyküsü vardı çünkü ve çiçek toprağın öyküsünü taşırdı. yağmurun yorgunluğunu da taşırdı, toprağın bilgeliğini de. bir çiçek, sadece bir çiçek değildir artık. algısı değişmişti. her şeyi öyküsüyle düşünmeye ve hissetmeye başlamıştı, bu ise derin bir yalnızlığın fay hattıydı artık. insanlarla arasına derin çizgiler çekilmişti, picasso'nun resimlerindeki hüzünlü çizgiler gibi, hüzünlü yüzler gibi. artık bir çiçek bir çiçek değildi, o halde bir hikayesi olan bu çiçek, artık hikayesinde olmayan bu kadına çok görülebilirdi."